Günümüzdeki Örnekleriyle Ekonomik Tetikçilik
Merhaba arkadaşlar, yeni bir yazı dizisinde sizlerle birlikteyiz. Bu konu ile bağlantılı olarak ilk yazımı (https://steemit.com/tr/@cuaderno/duenyadaki-ekonomik-sistemi-anlamak) dün paylaşmıştım. Bu konuyu daha iyi anlamak için ilk yazımı okumanızı tavsiye ederim. Bu yazı dizisini yazmamdaki amaç; dünyadaki ekonomik ve vesayet sistemin nasıl kurulduğunu ve işlediğini sizlere anlatmaktır. Temin ettiğim bir belgesel ve resmi kaynak ile sizlere bu bilgileri sunuyorum. Keyifli okumalar dilerim. (Bu yazı dizisi alıntı şeklinde hazırlanmıştır)
EKONOMİK TETİKÇİLER (John PERKİNS eski ekonomik tetikçi)
Temelde sistem şu şekilde işler: Petrol gibi, şirketlerin ilgisini çeken kaynaklara sahip ülkeler belirlenir. Sonra dünya bankası veya alt kuruluşlarından bu ülkelere yüklü borçlar ayarlanır. Ama para asla tam anlamıyla o ülkeye gitmez. Bunun yerine o ülkede altyapı projeleri yürütmek için dünya bankası veya ona bağlı alt kuruluşlara bağlı şirketlere gider. Bunlar enerji santralleri, limanlar gibi kuruluşlardır. Bunlar da halkın büyük bir kısmına fayda sağlamazlar. Halk bilmeden büyük bir borca girer ve sonunda da ödeyemezler ve bu da planın bir parçasıdır.
Daha sonra ekonomik tetikçiler ülkeler ile irtibata geçer ve petrolü kendi şirketlerine ucuzdan satılmasını söylerler. "Ülkenize askeri üs kurmamıza izin verin, askerimizin olduğu yerlere askeri destek verin veya birleşmiş milletlerde lehimize oy kullanın" derler veya elektrik su ve kanalizasyon sistemlerini özelleştirerek bunları ABD veya çok uluslu şirketlere satılması sağlanır. Ödenmeyen borcun ödenmesi için tekrar kredi açılır. Sonunda kaynakları satılır.
Ekonomik tetikçiler ilk olarak 1950'lerin başında ortaya çıkmıştır. İran 1953'de demokratik yolla seçilmiş Musaddık hüküm sürüyordu. Fikirlerinden biri de kendi halkının daha ucuza petrolü kullanmasıydı. Bu tetikçilerin hoşuna gitmedi ve Roosvelt'i İran'a gönderip Musaddık'ı devirdiler. Yerine eli açık olan şah geldi. Burada tek sorun Roosvelt'in tescilli CIA ajanı olmasıydı ve yakalanırsa fiyasko olurdu.
Bundan sonra bu işler dünya bankası gibi kuruluşlara ve özel çalışan kişilere görev olarak verilmeye başlandı.
Örnekler
GUATEMALA 1954'te başkan Arbenz toprakları United Fruit'ten alıp tekrar halka vermek istediğini söylüyordu. Yapılan kampanyalar neticesinde CIA ve orduya yetki verildi ve Arbenz yönetimden indirildi.
EKVADOR 1981 uzun yıllar Amerikan yanlısı gaddar diktatörler ile yönetildi. Sonra demokratik anlamda seçimler yapıldı. James, Ekvador kaynaklarının insanlara yardım için kullanacağını söyleyerek yönetime geçti. ABD tarafından görevlendirilenleri dinlemedi ve suikaste kurban gitti. Ya indirilecek yada suikaste kurban gidecekti çünkü yozlaştırılamıyor ve istenileni yapmıyordu.
PANAMA1981'de başkan Omar, ABD'nin Panama'da yaptığı yıkımın bedelini, halkına ödemesini istiyordu. Panama Kanalı Panama halkına ait olmalıydı. Uçak kazasıyla suikaste kurban gitti.
VENEZUELLA 2002 Çavez, ABD'ye karşı durdu. Venezuella petrolünün Venezuella halkına katkı sağlayacağı şekilde söylemleri vardı. 2002'de uygulanan darbe yöntemi şu şekildeydi. Sokaklara çıkıp isyan etmeleri protesto etmeleri ve Çavez'i itibarsızlaştırmak için insanlara para verilmişti. Bunu yapacak 1000 kişi ayarlanırsa zincirleme etki başlar ve her yerde bu şekilde olduğu kanıksanırdı. Çavez'in yanında halk desteği vardı ve bu darbeyi atlattı.
IRAK 2003 bu sistemin nasıl çalıştığını gösteren mükkemmel bir örnektir. Eknomik tetikçiler (ekonomic hitman) ilk savunma hattıdır. İçeri girilir ve hükümetleri borç almaları için ikna etmeye çalışırlar. Eğer bunu kabul etmez ve karşı çıkarlarsa 2.olarak ajanlar (the jackals) gönderilir. Ajanlar yöneticileri ya aşağı indirir yada öldürür. Yeni gelen kurallara uymazsa başına ne geleceğini bilerek ülkeyi yönetir. Irak'ta bu iki adım da tutmadı. Suudi Arabistan'daki suud ailesinin kabul ettiği teklif ile Irak'a gittiler fakat Saddam kabul etmedi. Çok sıkı korunduğu için öldürülemedi. Daha sonra ordu gönderilip Irak ordusu saf dışı bırakıldı. Saddam'ı öldürmek istemiyorlardı çünkü güçlü bir liderdi ve halkını kontrol edebiliyordu. Ordu ele geçtikten sonra ekonomik tetikçiler tekrar teklifle gitti ve bunu da kabul etmedi. Bu sefer tekrar ordu gönderildi ve ülkenin tekrar inşaası için güçlü inşaat firmaları gerekliydi. Bu yapılanlar büyük bir** imparatorluktur**.
İmparatorluk ve Şirketokrasi
İmparator seçimle gelmez, kısa süreliğine kalmaz ve kimseye hesap vermek zorunda kalmaz. İmparator gözüyle baktığın bir işleme şirketokrasi denir. En büyük şirketleri oluşturan bireylerin oluşturdukları bir gruptur. (Dünya Bankası, CIA, IMF, JP Morgan, FED, WTC, EXXON) bunlar bir imparator gibi davranırlar. Doğrudan satın alarak ya da reklamcılık ile medyayı kontrol ederler. Siyasilerin çoğunu kontrol ederler. Çünkü şirketler aracılığı ile gelen paralardan şirketlerini ayakta tutarlar. Bu kişilerin şirketlerde mi yada hükümette mi çalıştığını anlayamazsınız. Çünkü hep bu ikisi arasında mekik dokurlar. Yani bir şirketin başkanıyken birden ABD başkanı yada yardımcısı olabiliyor. Yönetimde demokratlar yada cumhuriyetçiler olur ve bunlar değişip durur. Aslında hükümetler görünmezdir ve politikaları şirketler tarafından uygulanır ve hükümet politikalarını hazırlayan da yine bu şirketokrasidir. Sonra bunlar hükümete sunulur ve hükümetin politikası gibi kabul görür. Bunlar komplo teorileri yapmazlar. Yapılan şey bir araya gelip ortak çalışmaktır. Amaç toplumsal ve çevresel harcamalar ne kadar olursa olsun karı en üst seviyeye çekmektir. Bu şirketokrasi mantığına ise küreselleşme deniliyor.
Yapısal uygulamalar bu sistemin temel enstrumanlarındandır. Bunların amacı ise para devalüasyonu yaptırmaktır. Böylece yerel kaynaklar fırsatçı ülkelere daha ucuza satılır. Toplumsal programlarda büyük fon kesintileri gerçekleştirilir. Bu genelde eğitim ve sağlık hizmetlerini kapsar. Böylece suistimale açık hale getirilir. Devlete ait işletmelerin özelleştirilmesi hedeflenir. Buradaki amaç ise toplumsal olarak önemli hizmetlerin yabancı kaynaklı şirketlere satılmasıdır.
Deregülasyon, şirketlerin denetim alanlarından tamamen kaldırılması demektir. Bazen bunu maliyetlerini azaltmak adına kasten yaparlar. Dünya Bankası aslında ABD'nin çıkarlarını gerçekleştiren bir bankadır. Çünkü sermayeye en büyük katkıyı ABD sağladığından kararları veto etme gücü vardır. Bu parayı da kısmı reverv bankacılık sistemi ile yoktan var etti. Yıllık GSYİH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) göre dünyanın en büyük 100 ekonomisinden 51'ini şirketler oluşturuyor ve bu 51'in ilk 47'side Amerikan merkezlidir. Sınırlayıcı ticaret bariyerleri ortadan kalktıkça para birimleri dalgalı piyasalarda manipüle edildikçe ve ülke ekonomileri kapitalizm lehine işledikçe imparatorluk ta genişliyor. Bunların sonunda dünya şirketlerinin eline geçiyor. Şirket yönetimlerine karşı çıkanları susturmak için yeni bir yöntemin ortaya çıkmasını zaruri kılıyor: Teröristler.
Kaynak: "Zeitgeist Addendum" Belgeseli.
Tebrik Ederiz! Bu Paylaşımınız'da 'destektr' Tag'ını Kullandığınız İçin Upvote Ve Resteem Kazandınız.
(0.010 SBD) - (0.020 SBD) - (0.050 SBD) - (0.100 SBD) - (0.200 SBD) - (0.500 SBD) - (0.750 SBD) - (1.000 SBD)
Tüm Bağışlarınız SP Kiralamak İçin Kullanılacaktır. @destektr'ye Verdiğiniz Önemden Dolayı Çok Teşekkür Ederiz!
Izlemistim Zeitgeist Addendum'u .. 3 parcasi vardi galiba.
Ayrica cok detayli örnekler vermen daha da düsündürücü..
kesinlikle herkes görmeli bu sekil gercekleri... uyanmali... emegine saglik!
kesinlikle katılıyorum..