Bu gecenin masalı da benden olsun: Kelkız İle İpek Böceği ;) İyi geceler...steemCreated with Sketch.

in #tr7 years ago (edited)

2d12b55892282a3910bc45af1a4aff56.jpg

Günlerden bir gün, Kelkız güneşin ilk ışıklarıyla dağlarda koşmaya, bağlarda eğleşmeye çıkmış. Minik ayaklarının minik adımlarıyla papatyaların, nergislerin, yoncaların arasında ilerlerken ağacın dibinde oturan ufacık tefecik bir şey görmüş. Kelkiz, annesinin yyabancilara yaklasma, onlarla konusma nasihatlerini unutup merakla sormuş:

-Merhaba! Bir başın, burnun ve iki elin, ayağın var; ama neden bu kadar küçüksün?
Kelkız’ın ayak seslerini duyan küçük şey, yüzünü Kelkız’a doğru dönmüş ve kükrer gibi:

-Bana buralarda kara suratlı, kara elli, kötü niyetli dağ cini derler. Dağlarda hoplaya zıplaya gezer, hiçbir iş yapmam ve gördüğüm herkesten de mutlaka bir şey alırım.
Kelkız korkuyla irkilmiş. Ardına dönüp giderken, kara dağ cini yine haykırmış:

-Dur bakalım! Nereye böyle bir şey vermeden?

Kelkız aniden durmuş ve yüzünü tekrar dağ cinine çevirmiş:

-Şey! Ben unuttum. Annem yabancılarla konuşma, demişti. Şimdi hemen eve geri dönmeliyim.
Dağ cini, Kelkız’ı baştan aşağı süzmüş ve kapkara, pörtlek gözleri Kelkız’ın kırmızı külahına takılmış.

-Bana kırmızı külahını ver! Yoksa gitmene izin vermem!

Kelkız, kırmızı külahını vermek istemese de korkudan yavaşça külahını yukarı doğru kaldırmış. Külah çıkınca bir anda güneşin altında kel başı parlayıvermiş. Kelkız’ın bu halini gören dağ cini başlamış gülmeye. O güldükçe Kelkız ağlamış. Kırmızı küahı alan dağ cini kıkırdaya kıkırdaya oradan uzaklaşmış.

Kelkız, hem korkusundan hem de kel başının açıkta kalmasından ağlayıp dururken ağaçların arasından bir ipek böceği uçmuş, uçmuş;gelmiş Kelkız’ın kel başına konmuş:

-Ne var bu kadar ağlayıp sızlanacak Kelkız?

-Kötü huylu, kara dağ cini kırmızı külahımı alıp gitti. Kel başım ortada kaldı.

-Ne var bunda bu kadar ağlayayıp sızlanacak! Saçların uzar, kel başın da kapanır. Kırmızı külaha da ihtiyacın kalmaz.

-Ama benim saçlarım hiç uzamıyor ki!
İpek böceği şaşırmış. Sonra kanatlanmış. Biraz uçmuş; biraz düşünmüş; sonra tekrar gelip Kelkız’ın eline konmuş ve başlamış vızıl vızıl anlatmaya:

-Benim üç günlük ömrüm kaldı. Bu çam ağacında üç tane tazecik yavrumu bırakacağım. Eğer sen benim yavrularıma ben öldükten sonra bakar; onlara her sabah ve akşam taze dut yaprakları getirirsen, ben de sana sihirli ipeklerimden veriririm. Annen sana bu ipeklerden yeni bir külah örer. Bu külah sihirlidir. Kim takarsa bu külahı, altından sarı upuzun saçları olur. Sen de saçlarını salınarak gezersin bahçelerde, dağlarda. Aynaya bakar bakar tararsın saçlarını. Ne dersin Kelkız?

Kelkız, kendisini uzun, sarı saçlı hayal etmiş. Çok hoşuna gitmiş. Düşünüp taşınmadan ipek böceğinin teklifini kabul etmiş:

-Tamam olur! Ben senin çocuklarına her sabah, akşam taze dut yaprakları getiririrm. Onlara çok iyi bakarım. Kelebek olup, uçup giderler.

-O halde al bakalım Kelkız. Sana sihirli ipeklerimden bol bol veriyorum. Sözlerini unutma. Yavrularıma iyi bak. Hoşçakal!

Kelkız, ellerinde ipeklerle hoplaya zıplaya, güle oynaya kel başını bir o yana bir bu yana sallaya sallaya evine gelmiş. Kelkız’ın külahsız, dağdan koşarak gelmesi annesini şaşırtmış:

-Hey güzel kızım! Nedir bu halin? Kel başın ortdayken hiç böyle gülmezdin sen! Hayırdır, ne oldu? Külahın nerede?

Kelkız, olan biten ne varsa anlatmış annesine. Annesi de hayretle dinlemiş kızını. Sonra da hiç vakit kaybetmeden sihirli ipeklerden yeni bir külah örmeye başlamış. Durmadan, dinlenden saatlerce örmüş annesi ve sonunda bitmiş sihirli külah. Kelkız, külahı başına takmış. Külahı çıkardığında omuzlarından aşağı altın sarısı, uzun, ipekten saçlar süzülmüş. Annesi:

-Oy benim Kelkız’ım gitti; yerine sarı saçlı güzel kızım geldi!
Kelkız, heyecanla aynanın önüne atıldı. Kendisini görünce şaştı kaldı. Tek tek parmaklarını saçlarında gezdirdi.

-Anne, anne! Bak! Artık benim de saçlarım var! Hem de ne kadar güzel!

-Evet yavrum! Aman sen de sakın ipek böceğine verdiğin sözleri unutma! Yazık etme yavrucaklara.
Kelkız, elinde ayna saçlarını bir sağa bir sola savururken annesini duymamış bile.
Günler günleri kovalarken,bir de ne olsun! Kelkız bir sabah aynaya bakıp kel başını görünce basmış feryadı:

-Vay saçım! Sarı saçım! Geri gelmiş kel başım!
Bağırışı duyan annesi, kızının yanına varınca şaşıp kalmış:

-Yaa kızım! Ben sana demedim mi, taze dut yapraklarını ipek böceğinin yavrularına götür diye. Sözünde durmadın. Emanetini unuttun.

-Hiçbir şey olmaz! Şimdi tekrar sihirli külahı takar, çıkarırım. Yeniden ipek gibi saçlarım olur.

Kelkız, külahı sakladığı sandığa bir hışımla koşmuş. Sandığı açmış. Bir de ne görsün? Sihirli külah bir avuç küle dönmüş.kelkız, külleri elleriyle ovuşturarak:

-Hayır! Ne yapacağım şimdi ben? Yine kel kaldım. Üstelik bir külahım bile yok artık!

-Ah kızım! Hala kel başının derdindesin. Koş hemen dağa. İpek böceğini ve yavrularını ara. Belki hala oradadırlar.
Kelkız, kel başını bile saklamayı unutup koşarak çam ağacının yanına gitmiş:

-İpek böceği! İpek böceği! İpek böceği! Ben sözümü tutmadım. Ama bir daha anlaşırsak bu sefer tutacağım. Söz veriyorum. İpek böceği! İpek böceği! İpek böceği!
Kelkız’ın sesine cevap gelmemiş. Ne ipek böceği varmış, ne de yavruları. Kelkız, çam ağacının dibine çömelip başlamış ağlamaya:

-Ben ne yaptım? Ben saçlarımı, sarı saçlarımı istiyorum. Kel kalmak istemiyorum. Ne olur! İpek böceği! İpek böceği! İpek böceği!
Çam ağacı daha fazla dayanamamış. Önce hafiften bir rüzgar esmiş. Çam ağacının iğne yaprakları titremiş ve sonra çam ağacı Kelkız’a şunları söylemiş:

-Haydi bakalım Kelkız! Var git kendi yoluna. Artık ne ipek böceği kaldı ne de ipek böceğinin yavruları. Üç yavruyu aç bıraktın. Hani her sabah ve akşam yavrular için taze dut yaprakları getirecektin! Neden getirmedin? Sözünü tutmadın! Emanetine sahip çıkamadın! Sen de bundan gayrı kel kalmayı hak ettin!

Kelkız, başını önüne eğmiş. Hatasını anlamış. Artık dökülen ipek saçları için değil; ipek böceği ve yavruları için üzülüyormuş.

Kelkız, bu yaşadıklarını hiç unutmamış. Bir daha da hem verdiği sözleri tutmuş; hem de annesinin sözünden çıkmamış. Eğer bir şeyi emanet edinmişse, o emanete de gözü gibi bakmış.

Sort:  

güzel bir masal. devam et ileride iyi bir senaryo yazarı olabilirsin. beğenmem sana bir şey kazandırmaz ama bir bot göndereyim de biraz kazan ayrıca beğeneceğim tabi beğeni sayın da artsın.

Masalimizi da okuduysak iyi geceler :)