İnsanların Saadet Anlayışları

in #blog7 years ago (edited)

 

"İnsanların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz insanlığın esas vakfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır. Beylik sözüyle hayata hükmederler. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telakkileri, hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar..." 

Bu yazdığım Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nden bir bölüm. Kitabın neredeyse her sayfasında öyle güzel tespitler öyle güzel altı çizilecek mükemmel kısımlar var ki insan bunların hepsinin tek bir kitapta olduğuna inanamıyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü kendimi türkçe bildiğime sevindiren kitaptır. Zaten yazılmış en iyi türkçe eser diyorlar bu kitap için. Neyse.

İnsanların söyledikleri ve yaptıkları çoğu zaman aynı olmuyor zaten bu hayatta. Çok mantıklı konuşan insanlar çok deli işler yapabiliyorlar. Eminim sayısız kez şahit olmuşsunuzdur bu duruma. Her durumda akılla karar vermenin de doğru bir davranış olacağını sanmıyorum. Yürekten gelen o sesi dinlemek lazım bazen. Sürekli düşünmek pek de hoş olmaz bence. Bir laf var, "Gittiğin yol seni düşündürüyorsa yanlış yoldasın demektir." diye. Ama insanları dinlemeye kalkarsanız görürsünüz ki kimse hiçbir zaman aklın yolundan şaşmaz, size söyledikleri budur. Gerçek hayatları ağzından çıkanlara uymaz. Leyla ve Mecnun dizisinde İsmail Abi' nin sürekli kullandığı bir söz vardı "senin ağzından çıkanla kulağının duyduğu bir mi?" diye. Çoğusu için söyledikleri yaptıklarına ters düşer.

Aklımızı kullanmamız gereken, gerçekten üstünde düşünmemiz gereken meseleler vardır azizim. Aslında yirmili yaşlarına varmadan ya da yirmili yaşlarının başında bunları düşünmek pek de güzel bir davranış sayılmaz bence. Hayatın amacını sorgulamak, genel anlamda bu düzenin işleyişini araştırmak, insan ruhundaki derin anlamları çözebilmeye uğraşmak, insanla toplum arasındaki iletişimi merak etmek yani felsefeyle ilgilenmek erken yaşlarda yapılması gereken işler değil bence. Otuzlu yaşlarından sonra ya da yirmili yaşlarını ortalarından sonra yapılması lazım gelir. Çünkü filozofların kitapları, içinizde bir boşluk yaratır. Bir anlamsızlık içine düşersiniz. Her kitabı bitirdiğinizde, aydınlanma üstüne aydınlanma yaşarsınız. Ve bu yaşlarda o kadar aydınlanma fazladır azizim. Gençken koşup zıplamak, gezip tozmak lazım. Yani felsefeyle ilgilenmek için acele etmeyin.

İnsanların mutluluk anlayışlarına geri dönersek, çoğumuzun hayatı birbirine benzemesine rağmen sorsak mutluluk anlayışlarımız herkeste farklıdır. Herkes hayatına dönüp baktığında çoğu kararını ya çevrenin etkisiyle ya da kendisi farkında olmadan o an bilinçli olmayarak vermiştir. Maalesef böyle.  Zamanını nasıl geçireceğini bile bilmiyor çoğu insan. Haruki Murakami' nin çok güzel bir sözü var diyor ki, "Paranızı, para ile satın alabileceğiniz şeyler için harcayın. Zamanınızı, parayla satın alamayacağınız şeylere harcayın."

Biraz karışık bir yazı oldu. Ama konu konuyu açıyor işte napalım. Bir şeyleri yapmaktan çekinme azizim, insan genelde yaptığı şeyler için değil yapmadığı şeyler içi pişman oluyor.

image: www.pexels.com


Coin Marketplace

STEEM 0.18
TRX 0.15
JST 0.029
BTC 63837.42
ETH 2539.78
USDT 1.00
SBD 2.65