Satoshi'nin İnsanoğluna Öğretisi..
2009 yılında Satoshi Nakamoto'nun yayınlamış olduğu manifesto ile birlikte günümüz dünyasında farklı bir anlayış ve bakış açısı ile yüzleşmeye başladık. İnsanlık olarak kendi tarihimize baktığımızda daima bir kişiye ya da bir merkeze olan bağlılık hissetmek zorunda kaldığımızı görüyoruz. Çünkü insanoğlu dünya düzeni içerisinde kendine ve sahip olduklarına dair güvenini tam olarak sağlamayı başaramadı. Bu yüzden hiç bir zaman bireysel olarak kendi gücümüzü ve yeteneklerimizi ortaya çıkaramadık. Şimdi ise farklı bir anlayış biçimi ile karşı karşıyayız. Gücün merkezini dağıtmak..
Güç olgusu tüm bireylerin sahip olmak istediği bir yönetim şekli. Yüzyıllardır bu değerlerin toplandığı merkez birliğine sahip olmak isteyenlerin birbirileriyle olan savaşlarını izledik, okuduk ve hala daha benzerlerini deneyimliyoruz. İşte tam bu noktada günümüzde çok önemli bir tartışma konusu ortaya çıktı. Merkeziyetsizlik..
Merkeziyetsizlik kavramı artık her yerde tartışılıyor. Bu kavram ile günlük hayatımızda bağlığı olduğumuz özellikle olmazsa ne yapacağını bilemediğimiz para, iş ve yönetim gibi kavramlara daha farklı bakmaya başladık. Bu kavramlar bizlerin en zayıf noktası. Bu yüzden pek çok güç merkezi zaten bizi bu kavramlar üzerinden vuruyor. İşte bu noktada Satoshi insanlara belki de en değerli şeyi verdi. Kendi gücünüzü elinize alın.
Geri dönüp Satoshi'nin manifestosuna baktığınızda günümüz Bankacılık sisteminin ve aracı kurumların artık güven vermediğini ve bunun yerine matematiğe dayalı bir algoritmik sistemin insanın parasını, finansalını ve değerini daha iyi koruyabileceğini ifade ediyor. Ve çıkış noktası da oldukça manidar bir tarih. Sistemin en yozlaşmış olduğu 2009 krizi ve bankacıların tüm dünyayı dolandırdığına şahit olduğumuz bir dönem. İşte tam böyle bir dönemde yeni anlayış ve yeni bir farkındalık filizlenmeye başlıyor.
Bu noktada Satoshi'nin tam olarak ne hissetiğini ne düşündüğünü muhtemelen bilemeyeceğiz. Zaten bu anonim ismin arkasında kim ya da kimler olduğunu da bilmiyoruz. Ancak manifesto içerisinde yer alan ve Bitcoin'in temelindeki mantığına baktığımda kendimce bazı yaklaşımlar üzerinde kafa yormaya başlıyorum.
Satoshi öyle bir sistem yaratmış ki önceliği teknolojik bir devrim yaratmaktan öte ilk olarak insanlığın elinde bulunan değeri korumasını istemiş olduğunu düşünüyorum. Yani daima hep tartışmaya sebep olan Bitcoin nedir? Değer deposu mu? yoksa para mı? sorusuna net bir cevap vermeden önce bir anlayışı insanların aklına kazımak istemiş gibi bir düşünce bende hakim olmaya başladı. Bu da fiat para sisteminin giderek yozlaşması ve yaşanan para arzı enflasyonu ile bir çok kesimin elinde bulunan maddi değerlerinin azalmasını örnek göstererek, uzun vade de değer kaybetmeyecek bir sistem yaratmasına neden oluyor. Yani Bitcoin.
Evet Bitcoin, ilerleyen yıllarda günümüzden daha efektif olacak şekilde parasal anlamda da işlevini sürdürebilir. Ancak öncelikli hedef değişim aracı olmak yerine, değeri korumak ve bireysel değerin ne olduğunu öğretmek gibi algılıyorum. Keza sonraki amaç ise kişilerin değerinin yer aldığı sistemi mümkün olan en korunaklı ve en demokratik hale getirmek. Bu yüzden proof of work diye adlandırılan bir iş kanıtı konsensus mekanizmasını ortaya koyuyor. Bu mekanizma hepinizin bildiği gibi ölçeklenebilirlik kavramını uygulanması için çokta başarılı değil. Satoshi gibi muazzam bir zekanın bunu görmeyeceğini ve sistemdeki kişi sayısı arttıkça ölçeklenebilirdiğin büyük bir sorun olacağını düşünmediğini sanmıyorum. Bu noktada sistemin içine truva atını koymak insanların aklında yeni bir bilincin filizlenmesini sağlamak Onun için daha önemli olmuş diye düşünüyorum. Bu da bir merkeze bağlı kalmadan kendi değerinizi sağlamak ve korumak.
Bugün bile ABD Kongresinde Libra tartışmaları ile birlikte açıkça merkeziyetsizliğin ve bu modellerin tartışıldığını görüyoruz. IMF, BIS gibi geleneksel finansal sistemin büyük merkezlerinin raporlarında hatta merkez bankalarının açıklamalarında merkeziyetsiz finansal yönetim anlayışına vurgular - öneriler yapıldığını görüyoruz. Artık atılan ilk filiz meyvelerini vermeye başlıyor.
Tekrar Satoshi'nin yarattığı sisteme baktığımızda ölçeklenebilirlik mi? yoksa değerin güvenliği mi ?öncelik olmalı konularından birisi üzerinde tercih yapmak zorunda kalmış gibi görünüyor. Ve buradaki tercihi de değerin güvenliği olmuş gibi. Hemen diğer konsensus modellerine göz attığımızda POS,DPOS ya da validator sistemlerinde ölçeklenebilirlik sağlanmasına karşın özellikle merkeziyetsizlikten ödün verildiğini görüyoruz. Ve bu tarz Blockchain ağlarında bir çok demokratik olmayan gelişmelerde yaşanabiliyor. Gücün belli noktalarda toplanmaya başlaması bu sefer kararların o noktaların ulaştıkları sonuçlarla alınması sistem içerisinde anti-demokratik bir yapıya doğru yol almasına yol açıyor. POW sistemi de belki tam demokratik bir anlayışı sergileyemeyebilir. Ancak diğer modellere göre hala daha bu açıdan bakıldığında önde gibi görünüyor.
Aslında bakarsanız zaman geçtikçe bu teknoloji ve anlayış ile ilgili görüşlerimiz-düşüncelerimiz daha da yerine oturacaktır. Bende kafamda sorguladıklarımı yazıya dökmek istedim ve bunları tartışmak, konuşmak ekosistem için önemli bir gelişmedir diye düşünüyorum.
Son olarak şunu tekrar belirtmek isterim ki; Satoshi temel anlamda istediğine ulaştı. Artık insanlık kendi değeri için birşeyler üretmenin ve bu üretilenin de korumanın farkına varmaya başladı. Bu mücadele tabii ki kolay değil. Ancak ilerleyen zamanlarda bu anlayışın geniş kitlelere yayılmaya hızlı bir şekilde devam edecek olması umutların artmasını sağlıyor.
Bitcoin, zamanındaki e-gold a çok benziyor.
Dolayısıyla gibi öyle bakkaldan sakız almak için değil de altın gibi değer saklama amacı için tasarlanmışa benziyor.
Geleceği kestirmek zor tabiki ama atıyorum yarın EOS ya da IOTA sakız almak için kullanılsa bile, Bitcoin biraz daha yüklü miktarlarla, yastık altı birikimler için kullanılacak gibi geliyor bana.
İnternet dünyasının rezerv parası da olabilir. Belki Lighting Network benzeri modellemelerle ağa anında yansımayacak ama aynı zamanda off-chain olarak muhasebeyi tutabilecek daha efektif yapılarla bu sorun aşılabilir. Ancak bunlar henüz tahmin ve erken aşama gibi görünüyor.
Biraz uzaktan bakınca belki de Lidya'lar zamanındaki kadar önemli bir tarihe şahitlik ediyoruz. Üstelik izlemekle kalmayıp direk içinde olmak heyecan verici ;)