Lorem Ipsum

in #tr4 years ago

lorem ipsum.jpg


Kapı çaldı. Kapıdaki her kimse, sanki hemen açmazsam kaçacakmış gibi, oturduğum yerden fırlayarak ve koşarak açtım kapıyı. Kapıda; gözbebeği şeklinde bir ışığa benzeyen ve göğüs hizamda havada asılı duran 3 varlık duruyordu. Şaşırma, kaçma ve ne olduklarını sorgulama gibi isteklerin hiçbiriyle muhatap olmamıştım. Ellerimi uzatım, yaydıkları enerjiyi hissetmek, bir nevi onlara dokunmak istedim fakat hemen sol arka tarafımda duran mutfaktan annemin sesi geldi hızlıca.

– Kim geldi oğlum?

Kafamı mutfağın olduğu tarafa doğru çevirdim. Annemin ne zaman geldiğini düşünürken sessiz kaldım.

– Kimmiş oğlum, baban mı geldi?

Bu soru karşısında sessizlik ağır gelmişti. Kafamı mutfaktan uzattım ve tezgâhın üzerinde karpuz kesen anneme bakarak;

– Anne iyi misin? Babam nasıl gelsin?

– Niye oğlum, yürüyüşe çıkmıştı, gelmesi lazım.

– Anne, babam öldü ya.

– Tövbe de oğlum, hiç sevmiyorum böyle ölüm üzerine şakaları, yapmayın şunu.

Oflayarak, her iki elimi yüzüme götürerek bir müddet gözlerimi kapalı tuttum. Gözlerimi açtığımda babam mutfakta çorba yapıyordu, annem ise ortalarda yoktu.

– Baba sen, sen ne yapıyorsun?

– Şehriye çorbası yapıyorum.

– Of baba ya, yapma yine su gibi olacak, sevmiyorum senin yaptığın çorbaları.

– İçmezsin o zaman! Baktın mı sen kapıya, kim gelmiş?

– Ha bakıyordum da…

Kafamı kapıya çevirdim, kapı kapalıydı. Açtım ama kimseler yoktu.

– Kimseler yok.

– E bu kadar geç açarsan, evde yok zannetmişlerdir.

Dedi mutfaktan gelen karımın sesi.

Hiç vakit kaybetmeden, yeniden kafamı mutfağa uzattım ve “ Sen nereden çıktın?” dedim.

– O ne demek ?

– Annem, babam onlar neredeler?

– Onlar mıydı kapıda gelenler? E hani kimse yoktu?

Cevap veremedim çünkü karım mutfak tezgâhında, elinde bıçakla köpeğimizin kafasını kesiyordu.

Bir hışımla atladım ve elinden bıçağı aldım. Köpek tezgâhtan düştü.

– Of be adam, ne yapıyorsun sen, bak karpuzu düşürdün. Her yer battı. Yeni de temizlemiştim. Bıktım şu temizlikten.

Gerçekten de her yere onlarca parçaya ayrılmış karpuz parçaları ve çekirdekleri saçılmıştı. Köpeğin ise diğer odadan mutfağa koşma sesi geliyordu. Hemen yerdeki karpuz parçalarını yemeye koyulmuştu. Öyle bir hızla dalmıştı ki karpuzlara, ağzı, yüzü, patileri ve kulakları yapış yapış karpuz sularına bulanmışlardı. Karım haliyle kızarak;

– Öf al şunu götür yıka hemen, bütün evi karpuz suyuyla yapış yapış yapacak. Bir de onları temizleyemem.

Köpeği kaptığım gibi banyoya koştum. Kucağımda hala yalanıp duruyordu. Duşun altına soktum ve şampuanla yıkamaya başladım. Arkamdan banyoya annem girdi.

– Oğlum karpuzu niye banyoda yıkıyorsun? Mutfakta lavaboda yıkardık. A bir de şampuanlamışsın.

Annemin sözleriyle, banyoda duşun altında şampuanladığım şeyin karpuz olduğunu fark ettim. Karpuzu öylece bıraktım, annemin yanından hızla geçerek ve tüm olan bitenden kaçmak amacıyla yatağa yöneldim. Yatağa girmek için üzerindeki örtüyü kaldırdığımda, yan yatmış pos bıyıklı bir at ile karşılaşarak çığlık attım. Kızım koşarak yanıma geldi.

– Baba, ne yapıyorsun. Nietzsche’yi ürküteceksin.

– Nietzsche kim kızım?

– Übermensch olana kadar acısını burada çekecek diye eve sen getirdin ya.

O sırada gözünden yaşlar süzülen at ‘a yaklaştım ve sarıldım. Kulağına; “Merhamet yaşamı zayıflatır savını ispatlamak için yaptın değil mi?” diye fısıldadım. Ağlamak istedim ama babam; “Ağlarsan sonun tımarhane olacaktır. Çabuk kalk ve yüzünü yıka.” dedi.

Lavaboda yüzümü yıkamaya koyuldum. Derin bir nefes aldım. Aynaya baktım. Aynanın içerisinden iki polis çıktı.
“Hakkınızda şüpheli durumlar var, uygun bir yerde konuşabilir miyiz?” dediler.

“Tabii tabii buyurun salona geçelim” dedim.

Salonda yemek masasının etrafında sandalyelere oturduk. “Hayırdır, hakkımda şüpheli ne olabilir?” diye sordum.

– Sorun da bu zaten, bakın şimdi bile; şüpheli bir durumum olmaması gerekiyor, bir yanlışlık olmalı demek yerine, ne olabilir diyorsunuz.

– Yani?

– Yani istihbarat birimleri; sizin her olaydan sonra “acaba ben de suçlu muyum?” psikolojinizin altında gerçek bir suç yattığını düşünüyorlar.

– Peki, ne yapmış olabilirim? Ya da siz şimdi bana ne yapacaksınız?

– Kendinizi ifade etmenizi istiyoruz öncelikle ya da daha doğru ifadeyle; itiraf etmenizi.

– Şey… Ben evet bir keresinde babamı çok üzmüştüm, birçok kere belki de. Öyle üzüldüğünü belli eden bir adam değildi ama ben anlıyordum. Annemi de üzdüğüm çok olmuştur.

Sözümü bitirmeden babam içeri girdi.

– Memur beyciğimler, bir yanlışlık olacak. Bu çocuk ne bizi, ne devleti bilinçli olarak üzecek bir şey yapmamıştır. Herkes kadar üzmüştür illaki ama ortada tedirgin olacak bir durum söz konusu değildir. Bu çocuk hep böyleydi. Daha küçükken biz bunu Freud’a götürmüştük. O da demişti ki; bu çocuğun süperegosu vaktinden erken oluşmuş ve her insanda olan; süperegosunun egosunu yargılaması olayını çok daha sıklıkla, hatta sürekli yaşayacak. Öyle ki; süperego yargılamak için alakasız şeyleri bile egosuna karşı öne sürecek.

– Peki, bunula ilgili bir rapor var mı elinizde, şimdi böyle elimizde bir belge olmadan merkeze dönersek sıkıntı olur.

– Tabii raporu var, gelin benimle size bir fotokopisini vereyim hemen.

Polisler babamla odadan çıkınca annem yanıma geldi. Başımı okşadı.

– Anne, babam demin ne saçmaladı öyle?

– Sus oğlum duymasınlar. Baban polislerin dediklerini duyunca, seni götürecekler diye çok korktu. Hemen arkadaşı Bay Freud’u aradı; ne yapabiliriz diye. O da hemen bir rapor gönderdi e-posta ile.

– Of ya, bak ben yine rahatsız oldum. Ya anlarlarsa.

– İçini ferah tut oğlum, kimse bir şey anlamaz. Ben asıl banyoda öldürdüğün karpuz için geldiler sandım.

– Karpuzu mu öldürdüm?

– Bilerek yapmadın biliyorum. Sadece temizlemek istemiştin. Nereden bilebilirdin ki şampuanın karpuzu öldüreceğini.

– Bilemezdim… Çok yorgunum, şu koltukta biraz uzanmak istiyorum.

Sandalyeden kalktım, koltuğa uzandım. Annem kırmızı bir battaniye ile üzerimi örttü. Köpeğim yanıma gelip kıvrıldı. Sımsıkı sarıldım, ağlamak istedim ama ağladığımı kimse anlamamalıydı. Gözlerimden karpuz çekirdekleri döküldü. Burnumdan şampuandan baloncuklar uçuştu. Bıyıklarım poslaştı. Önce süperegomu, sonra egomu köpeğim yedi. İd olarak huzurlu bir uykuya daldım.

Uyandığımda, zor bela gözlerimi az da olsa aralayabildim. Tanımadığım ve tanımlayamadığım bir ortamda, etrafımda; havada asılı duran, gözbebeği şeklinde bir ışığa benzeyen varlıklar duruyordu. Bu varlıkların kendi aralarında konuşmalarını duyuyor ve anlıyordum.

“ Bugüne dek Homo Sapiens’e ait en iyi korunmuş kalıntı bu. 1.2 milyon yıldır beyninin nasıl bu şekilde korunduğu konusunda henüz bir sonuca ulaşamadık ama zihnine ulaşabildiğimiz tek Homo Sapiens kalıntısı bu oldu. Umuyoruz ki Homo Sapiens ile ilgili çok daha net bilgilere ulaştıracaktır bizleri. Henüz zihniyle kurulan bağlantıda edindiğimiz veriler çok karışık. Gerçeklikle ilgili sorunları olduğunu düşünüyoruz. Zihnine adeta kazılı bazı cümleler bulduk.

Mesela;

“Orada fesat çıkaracak ve kan akıtacak birini mi yaratacaksın? Tabii ki yaratmayacaktın ve yaratmadın. Hiçbir şeyi gerçek kılmadın. Sadece bir bilince ait kıldın hepimizi.”

Cümlesini çok net elde edebiliyoruz. Bilinçten bağımsız somut şeylerin gerçekliği ile ilgili takıntıları oluştuğunu düşünüyoruz.”

“Aradan 1,2 milyon yıl geçmiş olmasına karşın hala bu düşüncelerle oyalananlar olduğunu biliyoruz, yazık gerçekten.”

“Neden bu konudaki şu küçümseyici yaklaşımından vazgeçmiyorsun. 1.2 milyon yıldır ortada durabilen bir düşünce varsa, en azından saygı duymak gerekmez mi? Ya haklıysa ve aslında bizler sadece onun bilincinin bir parçasıysak?”


Story & Image Copyright: OTahirZGN
ZAK000.png

Sort:  

böyle bir yazıyla güne başlamak ilginç ve güzel oldu :)
resimdekileri kedilere benzeten tek ben değilimdir umarım:))

seni yeniden gördüğüme sevindim, kitap fikrini bi düşün 🙆‍♀️

Resimde hiç kedi olmamasına rağmen ben de kediler görüyorum. Görmek için olmalarına gerek de yok, hatta resime de gerek yok. 😊

yazmalardan da, buralardan da uzak kaldım, ama kopmamaya çalışıyorum. Kitap fikri içten içe istediğim bir şey ama aramızda kalsın 😉 .... işte sanırım daha vakti var...

seni görmek de çok güzel 🌺🌺🌺

Hocam öncelikle tebrik ediyorum yine akılları zorlayan bir yazı çıkarmışsınız. :) Yazınızı okurken oradan oraya gidip geldim. Kendimi bulduğum anlar oldu tersine şükrettiğim iyi ki o anlarda olmadığım dediğim kareler de.

İnanılmaz bir hayal gücünüz var ama daha da ötesinde aklındakileri kelimelere söyletecek bir kabiliyet.

Yazıyı yazalı 2 gün olmuş. Kusura bakmayın ancak görebildim. @tahirozgen

..– Sorun da bu zaten, bakın şimdi bile; şüpheli bir durumum olmaması gerekiyor, bir yanlışlık olmalı demek yerine, ne olabilir diyorsunuz.
– Yani?
– Yani istihbarat birimleri; sizin her olaydan sonra “acaba ben de suçlu muyum?” psikolojinizin altında gerçek bir suç yattığını düşünüyorlar.

Şu andaki ruh halim :S

Güzel sözlerin için çok teşekkürler @elektroyazilim . Sen de benim gibi buralarda çok aktif değilsin epeyidir ama benden daha sıkı kontrol ediyorsun valla tebrik ederim. :))

Bir de anca görebildim demişsin, estağfrullah, görmesen de ortada kusura bakılacak bir şey olmaz ki, 2 gün dediğin zaten bayağı iyi bir zamanlama. (Ben daha geç fark edersem kızmayın diye özellikle bunu belirteyim de :))) )

🌼 🌼 🌼

Hocam her zamanki gibi çok incesiniz :) @tahirozgen

Size kızmak mı? Herhalde yapılabilecek en son şeylerden biri rahat olun :) Ben sizin kadar yoğun değilim. Arada sizlerden gelen yazılar var mı diye merak ediyorum. O sebeple kontrolü elden bırakmıyorum.

Yazılarınızı eksik etmeyin lütfen :) Sizden birer haber gibi oluyor. Bu sebeple ayrı bir değerleri oluyor.