Barselona Gezi Rehperi
Benim ilk yurt dışı seyahat rotam Barselona oldu. Üniversite bittikten sonra askerliğin yolunu tuttum. 12 aylık askerlik görevinden sonra memlekete döndüğümde yaşım 30'a yaklaşmıştı ve ben hala Edirne'den öteye geçememiştim. Bu durum çok canımı sıkıyordu. Dünya sadece Türkiye'den ibaret değildi. Gezilecek görülecek o kadar çok yer vardı ki, sanki hapis kalmıştım buralarda. Maceracı ruhum beni hep yola çıkmaya teşvik ediyordu.
Arkerden döndükten sonra çalışmaya başladım. Ocak ayında 10 yıllık pasaport çıkarttım kendime. Maaş aldığım bankaya da bir miktar para koydum. Nisan ayında randevu mu alıp, belgelerimi toplayıp vize için başvurumu yaptım. Yaklaşık 20 gün sonra 1 ay multi girişli vizem elime ulaştı. Hemen yıllık izin istedim ve uçak biletimi alıp, uçuşun olduğu günü beklemeye başladım. Mayıs'ın 24'ünde İstanbul'dan uçağa atlayıp Barselona'ya gittim. Uçak inişe geçince Fransa sahillerinden artık Avrupa kıyılarını görmüştüm. Kısa bir süre sonra da ayak basacaktım o topraklara. Uçak indi. İlk olarak 2 adet polis girişte vizelerimizi kontrol etti. Daha sonra kapılara geldik, pasaport kontrol polisinden geçtim. Tabi ilk yurt dışı seyahatim olduğu için kapıda bir sorun çıkar diye endişelenmedim değil. Ancak hiç bir problem çıkmadı polis aldı pasaportu okutup mührü basıp iyi tatiller diledi.
Havalimanın alt katında şehir merkezine giden otobüsler mevcut 6 - 7 euro gibi bir ücrete yolculuk yapabiliyorsunuz. Otobüsler klimalı ve rahat. Ben yoldayken navigasyondan yararlanıp Katalunya meydanında indim. Zaten metro ağı baya gelişmiş durumda Barselona'da L1, L2, L3 ve L4 hatlarıyla şehrin dört bir yanına ulaşım sağlayabiliyorsunuz. Metrolar için 10 binişlik kartar almanızı tavsiye ederim 11 euro gibi bir ücreti vardı. Benim kalacağım hostel şehrin biraz dışında bir yerdeydi bulmakta açıkcası biraz zorlandım. Ama İspanyol halkı çok yardım sever, adres sorunca ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorlar. Hatta bir kadın benim başka birine adres sorduğumu ve onun yardımcı olamadığını görünce peşimden gelip bana seslenip yardımcı oldu. Bu tarz insanlara rastlamak insanı mutlu ediyor.
Hostele yerleştikten sonra zaten akşam olmuştu. Hostele 3 gece için 50 euro ücret vermiştim. Odalar 8 kişilik ve karışıktı. O gece yol yorgunluğuyla yatıp uyudum. Sabah erkenden kalkıp Barselona'yı keşfetmeye koyuldum. Şehrin merkezi olan La Rampla caddesinin civarında indim. La Rampla bizdeki İstiklal Caddesi gibi düşünebilirsiniz. Yeme içme olarak isterseniz bir kaç Türk restorantı var La Rampla üzerinde oralarda yiyebilirsiniz. Ben genelde fast foot yedim. Menü fiyatları 6 ila 10 euro arasında değişiyor. La Rampla üzerinden sahile doğru iniliyor. Tam La Ramp'lanın bittiği yerde Kristof Kolomb'un Amerikayı işaret eden heykeli var baya yüksek bir yerde.
La Rampla Caddesi
Kristof Kolomb Heykeli
La Rampla'nın sonunda sahil başlıyor. Sahil gerçekten çok güzel palmiye ağaçlarıyla süslü kenarları. Ve bisiklet kiralayıp o şekilde de sahilde dolaşabiliyorsunuz.
Sahil'in sonuna doğru Casino Barselona çıktı karşıma, ve hiç düşünmeden içeriye girdim. Hayatımda ilk defa bir casinoya geliyordum. Önce bir etrafı kolacan ettim. Gündüz olduğu için fazla kalabalık değildi. Rulet, blackjack masaları doluydu. Ben de şansımı denemek için 20 euroluk fiş alıp rulete oturdum. Amacım 50 yapıp çıkmaktı oyundan 41 euro gördüm sonra kaybettim tabi. Sonra bir 20 euro daha yatırdım onuda kaybettim. Tabi hevesimizi alıp çıktım oradan da. Casino Barcelona'dan çıktıktan sonra yukarıya doğru giden yolu takip ederseniz Sagrada Familia görürsünüz zaten uzaktan. Barcelona'nın simgesi olan yerdir kendileri. Gaudi tarafından 19. yy'da yapımına başlanmıştır. Zaten Barselona'nın her köşesinde gotik mimarinin ve Gaudi'nin imzasını görebilirsiniz. Açıkçası ben hayran kaldım mimarisine Barselona'nın.
Sagrada Familia uzaktan
Yakından Sagrada Familia
Tabi ben gittiğimde restorasyon yapıyorlardı. Hala bitip bitmediğini bilmiyorum. Adamlar tarihlerine olanca hazla sahip çıkıyorlar. Taktir etmemek elde değil.
Tabi Barselona'ya gelip Camp Nou'ya gitmemek olmaz. Sagrada Familia'dan ayrıldıktan sonra Camp Nou'nun yolunu tuttum. Çocukluğumun hayaline kavuşmama az kalmıştı. Rivaldo'nun, Ronaldinho'nun, Patrick Kluivert'ın ve son efsane Messi'nin ayak bastığı çimleri görecektim nihayet. Arkadaşalr giriş 26.5 euro tek kişi. Adamlar tam bir şirket kurmuşlar desek yeridir. Girişte sizin fotoğraflarınızı çekiyorlar. Çıkışta basıp albüm olarak 20 euro karşılığında satmaya çalışıyorlar. Tabi ben almak istemedim siz isterseniz alabilirsiniz. Camp Nou turu yaklaşık 45 dakika ile 1 saat arasında sürüyor. Stadın hemen hemen her yerini görebiliyorsunuz. Ben stada girdiğimde çok heyecanlanmıştım. Hemen birinden rica edip fotoğraf falan çektirdim. Aşağı yedek kulübelerine kadar indim.
Böylece bir hayalim gerçekleşmiş oldu.
O gün baya dolaştım. Akşam yorgun argın hostele varıp uyudum. Sabah tekrar erkenden kalkıp yola koyuldum. Bu sefer rota şehrin çatısı olan Park Guel'di. Ben yine navigasyondan yararlanıp bana cizdiği rotadan faydalanıp saçma sapan bir yere vardım. Metro'dan inip şehrin resmen gettolarından geçip baya bir yokuş çıkıp saçma sapan yerlere vardım. Artık vazgeçip geri dönecekken tam bir teyze çıktı karşıma Park Guel'i sordum eliyle bana yan tarafı gösterdi. Meğer varmışım. Ormanlık alana daldım. Yukarlara çıktım, patika yollar falan var harika, ve şehir ayaklarınızın altında resmen. Müzik dinletileri gösteriler harika bir ortam vardı Park Guel'de.
Park Guel'de Bir Çift Turist Manzarayı İzlerken
Park Guel'in alt taraflarına indim. Yine tarihi mimari yapılar şehrin her tarafında olduğu gibi burada mevcut. Bir bu arada içeri girmek paralıymış. Ben yukarıdan kaybolup girdiğim için bedavaya gelmiş oldu bana. Sizde olur da para vermek istemezseniz. Yukarıdaki ormanlık alandan dolanabilirsiniz.
Park Guel'den çıkıp sahile kadar yürüdüm. Hayatımın en güzel yolculuğuydu belki de o yürüyüş. Balkonlarda Katalunya bayrakları, geniş yürüyüş yolları, müzik yapan insanlar, sevgililer ve daha bir çok şey. İki günde yaklaşık 50 - 60 km yol yürümüştüm şehri neredeyse yaya dolaşmıştım. Ve aşık olmuştum Barselona'ya eğer yolunuz düşerse kesinlikle yürüyebildiğiniz kadar yürüyün. Ve unutmayın dünya o kadar büyük ki, bir ömür yetmez onu yaşamaya.
Paylaşım için tesekkürler. Dünya'da gezmek kadar güzel bir şey yok.
Rica ederim. Aynen öyle.