İlk Saha Deneyimim: Sakin Şehir

in #tr7 years ago

Nisan ayının ilk haftalarında sosyoloji bölümümün araştırma görevlisi’nin Sakin Şehir adlı Doçent’lik araştırması için Seferihisar’a gittim gönüllü olarak. 1 hafta kadar orada konakladık gün boyu bir sürü insanla sohbet ettik çok yorucuydu ama müthiş bir deneyimdi benim için.

Sakin Şehir yani nam-ı değer ‘CittaSlow’; kent stresinden uzakta, belirli bir nüfusa belirli bir araba sayısına sahip, çevreci bilincinin olduğu kentleri ifade eder. Türkiye de ki ilk sakin şehir ünvanını Seferihisar almıştır. Fakat şunu unutmamak gerekir bu unvan alındığı zaman belirli kriterleri sağlayamadığı takdirde bu ünvanı kaybedebilir şehir. Seferihisar bunun en iyi örneklerinden birisi ünvanını kaybetmek üzere.

İlçe almış başını gidiyor, nüfus haddinden fazla çoğalıyor hem de çok kısa süre içerisinde, Seferihisar’a daha öncesinde çok gittim ben en son 5 yıl önce gittiğimde her yer yemyeşil, müstakil bahçeli evlerin hakim olduğu, komşuluk ilişkilerinin devam ettiği bir bölgeydi şimdi ki gidişimde ise hiç tanıyamadım. 5 yıl da ne kadar çok değişebilirse bir yer o kadar çok değişmiş. Her yer apartman olmuş, betonlaşmış, tarım bölgeleri imara açılmış. Çok fazla detaya inmek istemiyorum zira bu benim araştırmam değil ben sadece araştırma serüvenimden bahsetmek istiyorum.

Benim için başka bir bölgede yaptığım ilk saha deneyimim oldu, o kadar fazla insanla muhatap oldum ki insanların hayatlarına ortak oldum. İnsanlar size dertlerini anlatmaya başlıyorlar hemen, çok uzak olduğunuz şeylere birden bire yakınlaşmaya başlıyorsunuz. Her tür insanla muhabbet ediyorsunuz; ileri derece de psikolojik rahatsızlığı olandan tutun da size aşık olanına kadar
İnsanlar sizin farklı olduğunuzu hissettiği anda merak duyguları kabarmaya başlıyor bu nedenle başka bölgelerde saha deneyimine çıkmak bence daha kolay hele bir de insanlarının sıcak olduğu küçük bölgelerde yapıyorsanız araştırmayı her gittiğiniz yerde çaya, kahveye, yemeğe doyamazsınız.

Saha araştırması yaparken her türlü kimliğe bürünmek zorundasın; kimi zaman Pazar da satış yapmak kimi zaman kuaför de bir kadının saçını yıkamak zorunda kalıyorsun, farklı deneyimler yaşaman seni hayata bir adım daha yaklaştırıyor bence saha da olmanın en güzel yanlarından biriside bu.

Ben bu araştırma da çok fazla şey öğrendim; kendime güvenmeyi, sabırla beklemeyi, pes etmemeyi, iletişim kurmayı öğrendim. Kültür denilen şeyin insan hayatına ne kadar etkisi olduğunu gösteriyor saha deneyimleri.
Herkesin farklı kimlikleri var, o kimliklere dokunuyorsun. İnsanların yaşamlarına dokunuyorsun ve en önemlisi de onların gözünden hayata bakmayı öğreniyorsun. Ama son günümüzde bir abinin dediğini hayatım boyunca unutmayacağım; görüşme yapmak için bir pide salonuna girdim ve hiç müşteri yoktu sadece oranın sahibi ve başka bir dükkan da çalışan birisi vardı. Sahibi görüşmeyi hemen kabul etti ve bende diğer kişiyi ikna etmeye çalıştım ama bana vaktinin olmadığını zaten psikolojik sorunları olduğunu daha önce iki genç kızında yapmak istediğini ama kabul etmediğini söyledi ne yaptın ne ettim onu ikna ettim doldurdu ve gitti. Arkasından dükkan sahibi bana dönüp gülümseyerek seni bu kadar özgüvenli yapan şey ne? Diye sordu bende durup düşündüm ve aslında ne kadar şanslı bir insan olduğumu hatırladım.

Sort:  

insanların yasamına dokunmak dertlerini dinlemek çok muhtesem hissettirir. iyi ki gitmissiniz gönüllü olarak.
bu arada seferihisarın da yavas yavas bozulması çok üzücü.

Seferihisar, İzmir'in orta düzey ve onun biraz üstü geliri olan ailelerinin ve hatırı sayılır derecede de Almanyalı yurttaşlarımızın nüfusuna sahip bir yer. Sen yine iyi Nisan ayında gitmişsin. Sezon açıldığında oradaki kalabalık İzmir'de olmuyor.

Zaten kışın çok az bir nüfusa sahip olması ve neredeyse sezonluk iş potansiyelinin olmasından dolayı, esnafa sorarsan durumu iyi karşılıyorlardır diye düşünüyorum. Şimdilerde daha kalabalık daha ticari bir yazlık alan olmuş durumda.

Tabi işi bilene bırakmak lazım. :D