Cornetto’mun Üstündeki Mermiler
Hep duyarım insanların dillerine yapışmış o çirkin cümleleri. İnsanlara her şeyi yakıştırsam da insanlığa yakıştıramam bazı şeyleri. Hani bazıları “sokak çocukları” der ya, ben demem. Sokak çocuğu yoktur, “sokağın çocukları” vardır. Kimsenin kabullenmediği, önünden geçip tartılmadığı, yanına gelince mendil almadığı çocuklar ve onları sahiplenen anaç sokaklar vardır. Bordo rujun bulaştığı tenlere inat üşümüyor taklidi yapar o çocuklar. McDonald’s’ın çözülüp satılmayı bekleyen donmuş paket burgerlerine inat sıcacıktır o çocuklar. Ha içleri üşür, dişleri titrer o ayrı. O bizim ayıbımız. Neticede her biri kendi hikayesinin kahramanı olsa da süper kahraman değil bu çocuklar. Senin benim gibi insan. Arada hatırlamak lazım bu detayı.
Bazıları “savaşın çocukları” der ya, ben onu da demem, diyemem çünkü. Savaşın çocukları yoktur, savaşın olduğu yerde kimse çocuk kalamaz çünkü. Kan ve barut kokusu kemiklerinize işler, ansızın büyütür sizi. Savaşlarda sadece binalar yıkılmaz mesela, hayaller de yıkılır. Ayağınızın altındaki yer kayar onlar yıkıldığında. Sadece insanlar ölmez mesela, henüz yeni yeni emekleyen o minnacık hayallere tutunmaya çalışan umutlar da ölür. Sonra yine o bazıları "Zafer artık bizim." der ya, ben onu da demem. Zafer de mağlubiyet gibi basit bir illüzyondur. Rakamlara dayalı bir istatistikten öteye gidemeyen kanlı bir denklemdir. Ve çocuklar bu kanlı denklemin en harcanabilir değişkenidir ne yazık ki…