Sahi Neydi Aşk?
Geçen hiç tanımadığım birisi pervasızca sordu rüyamın en güzel kısmında "Aşk nedir?" diye. İlk başta kızsam da gereksizliğine, sonra uyandım sorudaki gerçeğe. Sahi neydi aşk? Hani bazıları der ya "Beni bu aşkın delirtti kadın!” diye. Öyle mi peki? Zihnimizle kukla gibi oynayan bir illüzyon mu aşk dedikleri şey? Aşk… Matruşalar gibi her katmanında "olamaz" dediğin daha yoğun duyguları barından sonsuz katman yığını...
Aşk... Baksana isminde bir gizem, her harfinde ayrı bir acı gizli olan yegâne kelime. Nedir bu aşk dedikleri, sadece rüyalarda gerçek olan bir kurgu mu? Hani o Kasım yağmurlarının ritmik bir şekilde pencerene çarptığı, evde yalnız başına sessizlikle cebelleştiğin vakitlerde yüreğini meşgul eden o his var ya; o mu aşk? Ya da sevdiğinin gözlerinde kendini bulurken, başta zihnin olmak üzere tüm vücuduna vurulan prangaların beraberinde getirdiği o keskin duygu mu? Hani şair der ya "İçinden şiirsiz geçilemeyecek gözleri vardı." diye; o mısraları kalbine saplayan şey mi aşk denilen köle taciri?
Yahu birisi cevap versin sorularıma. Eksik de olsa, yanlı da olsa bir tanım yapsın. Yok mu aşkı bana anlatacak birisi? Görüyorsun işte ey rüyamın ortasında dikilen kimsesiz. Ben dâhil kimseler bilmiyor aşkın ne olduğunu, sadece yaşıyoruz aşk olduğunu umduğumuz bir oyunu. Hadi daha fazla işgal etme rüyalarımı sabah erken kalkıp işe gitmem lazım. Senin sorunun cevabı geçmişe gömüldü vakti zamanında, Mecnun ile Kerem ile…