Kısa Hikayeler Serisi #7 – [Umut]
Öğretim yılının son dersi yapılıyordu. Mahmut öğretmen, okulun edebiyatçısı, 9-F sınıfında karneleri vermeden önce ders süresinin dolmasını bekliyor ve daha on beş yaşında olan bu parlak gençlere hayattan öğrendiklerini öğretmek istiyordu. Bugün edebiyat anlatmayacaktı onlara. Bugün doğru bildiği başka şeylerden bahsedecekti. Mahmut öğretmen önce biraz düşündü daha sonra yavaşça kalktı ve sınıfın ortasına doğru yürüdü. Öğrenciler karne gününün heyecanı ile coşkulu coşkulu konuşuyor, şakalaşıyor, muhabbet ediyordu. Bir elini cebine attı ve orta bir ses tonuyla, sesinde bir babanın şefkati, sözlerinde bir bilgenin erdemiyle konuşmaya başladı.
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Sevgili kardeşlerim, hepimiz Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabesini biliyor ve okuyoruz. Şüphesiz bu hitapta sayısız mesaj, sayısız önemli uyarı, sayısız tavsiye ve her okuduğumuzda farklı şeyler anlayabileceğimiz sayısız derin düşünceler vardır. Ben sizlere bu kıymetli yazının içinde bulduğum anlamları anlatmaya kalksam günlerimi alır. Bu sadece benim anlayabildiklerim için geçerli. Benim de anlayamadığım kim bilir nice cevherler barındırıyor içerisinde. Bugün sizlere Gençliğe Hitabe’den sadece üç kelime üzerine konuşacağım. Bunlardan bir tanesi aslında bir kelimeden çok bir sesleniş ancak sanıyorum ki sadece orasını bile bu süre içerisinde yeterince anlatamayacağım. Ülkemizin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisinden sonra gelecek olan milyonlarca ve belki de milyarlarca kişiye seslenir bu metinde. “Ey Türk Gençliği” diye başlar. Hiç düşündünüz mü Ey Türk Genliği ne demektir? Şu an muhtemelen içinizden ‘hocam ne diyorsun sen’ diye geçiriyorsunuz. Ancak gerçekten bunun üzerine düşünmek lazım. Sözlere başlarken hitap ettiği kesim Türk gençliği, yani bizler, sizler ve sizlerden sonra gelecekler. Bunun sebebi geçmişi değiştiremeyiz. Geçmişten sadece ders çıkarırız. Bugün ise bazı şeyleri değiştirmeye yetecek kadar uzun değil. Her şeyi güzel yapabilecek imkanlar ise yarında saklıdır. Geçmiş atalarımızındı, bugünler bizlerin, gelecek ise sizin çocuklar. Gelecek sizin ellerinizde, dudaklarınızda, zihninizde, kalbinizde… İşte güzel şeylerin yaşanması için gerekli olan her şey sizlerde. Sizler ki bu vatanın genç evlatları, geleceğin anne ve babaları, daha sonrasında ise dede ve nineleri. Sizler güzel günleri inşa edecek ya da inşa edecek kişileri yetiştireceklersiniz. Bu yüzdendir ki Atatürk daha seneler öncesinden sizlere seslenmeyi seçti. Çünkü O, geleceğin önemini belki bizim şu an anladığımızdan bile daha çok öngörüyordu. Onun için geçmişiyle övünmeyi yeterince yaptı, geçmişe ait hikayelerde takılı kalmadı. Bizler ise Atatürk’ün işaret ettiği noktaya iyi bakmalı ve ona doğru yürümeliyiz, hatta koşmalıyız. Kendi değerimizin kıymetini bilmeli, gücümüzün farkında olmalı ve farkındalık yaratmalıyız. Atalarımızın yaptıklarıyla övünmek güzel bir şey ama sadece bunlarla yetinemeyiz. Geçmişte yaşayamayız, geleceği yaşanacak olan bir yer yapmalıyız.
Milli mücadelenin ilk yıllarında, Atatürk’ün bağımsızlık parolasını benimsemiş ve bu yolda çabalar sarf etmiş bir şairimiz vardır. Kendisi 1921 yılında gizlice bir arkadaşıyla birlikte Ankara’ya gitmiş ve Atatürk’ün emriyle Bolu’ya öğretmen olarak atanmıştır. Daha sonraki süreçte çok farklı şeyler yaşamış olsa da şiirlerinde ki buram buram vatan sevdası kokusunu duymamak, ona yapılan haksızlıkları görmemek mümkün değildir. Bu şair Nazım Hikmet’tir. İşte Atatürk’ten feyz almış olan bu edebi şahsiyet de bir şiirinde şöyle seslenir;
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Şimdilerde birçoğunuz bunu bir futbol takımının marşı olarak tanısa da bu çok daha derin anlamlar taşıyan bir şiirdir. Bu şiir ile Gençliğe Hitabe arasında ise gerçekten çok güzel bir bağ vardır. Atatürk geleceği düşünen ve hedefleyen bir lider olarak dönemin gençliğine de bunu aşılamış ve Nazım Hikmet’e bu şiiri yazdıracak etkiler yaratmıştır. İşte geleceğe dair bu denli hedefler koymuş bir lider geleceğin düşünce yapısını da şekillendirmiş ve daima ileri parolasını rehber edinmiştir. Ayrıca Atatürk biz öğretmenlere de
Yeni nesli, Cumhuriyet'in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.
diye seslenerek bizlerin kıymetini bile genliğe kattığımız katacağımız değerlerle belirlemiştir. Aslında burada ki övgü öğretmenden çok gençleredir. İşte çocuklar Atatürk’e de Nazım Hikmet’e de bu gençlik ve gelecek aşkını veren şeyin adı umuttur. Bizler bu umudu boşa çıkarmaya hakkı olmayan gençler olarak umudumuzu kaybetmeye de hakkımız yoktur. Bu yılın son dersi ‘umudunuzu yitirmeyin olsun…’
Bu yazıyı okuyup beğendiyseniz bu şiiri de dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Hoşunuza gideceğinden eminim. Sevgi ve saygılarımla…
Posted from my blog with SteemPress : http://www.househusband.tk/2018/07/kisa-hikayeler-serisi-7-umut
Ne güzel ifade etmişsiniz, seslenilen öğrencilerden biri olduğumu hissettim okurken...
Elinize sağlık, teşekkürler bu güzel yazı için...
Selamlarımla
Çok teşekkür ederim, hepimiz o öğrencilerin yerinde olduk, olmaya devam ediyoruz. Saygılarımla
Evet öyle gerçekten...
Saygılar sevgiler bizden :)
Kolay gelsin
Teşekkür ederim :)
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
Teşekkür ederim