Kısa Hikayeler Serisi #8 - [Kader]

in #tr6 years ago (edited)

Nihayet hafta içinin son günü gelmiş ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi başlamıştı. Henüz ondört yaşında ve muhafazakar bir ailenin çocuğu olan Mustafa çoğunlukla cevabını ailesinden bulamadığı islama ilişkin sorularını bu derste soruyor ve çoğu zaman sormadan öğretmeni cevabını vermiş oluyordu. Bugün ki konu kaderdi. Acaba kader üzerine kaç adet şiir, şarkı yazılmış, kaç adet deyiş, atasözü söylenmişti? Çoğu zaman anlamı tam olarak idrak edilmeden kullanılmış ve yanlış şekilde tanıtılmıştı. Kader kelimesinin eş anlamlısı olarak yazgı, alın yazısı gibi tabirler kullanılmıştı. Peki kader gerçekten bir yazı mıydı?


Kaynak

Hepimiz gibi Mustafa'nın da ilk öğrendiği şekliyle kader; Allah'ın bizim için yazdığı bir senaryo ve bizde o senaryoya uygun yaşayan insanlardık. Ancak burada çok büyük bir çelişki vardı. İnancımıza göre bizler bu dünyaya 'sınav' için gönderildik. Burada yaptığımız herşeyden sorumluyuz ve yaptıklarımızdan hesaba çekileceğiz. Bu hesap sonunda ise ya cehennemde azap ya da cennette huzur bulacağız. Peki madem bizim için yaşayacağımız hayat alnımıza yazılmış ve biz de ona uygun yaşıyoruz. O zaman neden bizim için yazılmış olanları yaşamaktan sorumlu tutuluyoruz? Eğer kaderimiz bizim yazgımız ise ve biz bunun dışına çıkamıyorsak hesaba çekilmemiz çok adaletsizce değil mi? Sonuçta bize bolca günah işlemek yazılmışsa ve bir başkasına da bolca sevap, neden biz cehennemde azaba giderken o kişi cennette huzur bulacak? Mustafa daha genç yaşında bu ve bunun gibi sorulara verilecek cevapları arıyor, ailesine sorduğunda ise 'o konulara çok dalma, namazını kıl, orucunu tut' şeklinde cevap alıyordu. İşte bugün herşeyi incelikleriyle anlatan Din Kültürü öğretmeni Kemal'den bu soruların cevabını duyacağına emindi. Kemal öğretmen derse girdikten sonra çocuklara kader konusunu işleyeceklerini söyledi ve tahtaya düz bir çizgi çekti. Sonrasında ise anlatmaya başladı;

Çocuklar, kader bizlerin hayatımız boyunca yaşayacağımız şeylerin alnımıza yazılmış olması demek değildir. Kader bizlerin yaşayacağı herşeyin ezel ve ebedi olmayan Allah tarafından bilinmesidir. Tahtaya çizmiş olduğumuz doğruyu bir insanın ömrü olarak kabul edelim. Doğrunun başlangıcına 1970 ve sonuna ise 2030 yazalım. Bu insanın ortalama altmış yıllık hayatını temsil etsin. Bizler bu doğruya baktığımızda arada 60 yıl görürüz. Bu çok uzun bir süredir. Ancak zaman kavramı sadece bizler için vardır. Allah için ise bu doğru bir zamanı ve süreci ifade etmez. Çünkü O'nun için zaman kavramı yoktur. O zaten bu sürenin başını ve sonunu ve bununla birlikte herşeyi gören ve bilendir. Bu yüzden kader Allah'ın bizlere yazdığı bir yazı değil, bizim tercihlerimizin Allah tarafından bilinmesidir. Yani insanlar hayatlarını kendi iradeleri doğrultusunda yönlendirirler. Bunun için de yaptığı herşeyden sorumludur.

Kader konusunu anlayabilmek için bir de külli irade ve cüz-i irade dediğimiz kavramlara bakalım. Külli irade; Allah'ın istediği her şeyi yapabilmesi, önünde hiç bir engelin olmamasıdır. Cüz-i irade ise; Allah tarafından insanlara bahşedilen dilediği şekilde hareket edebilme ve şeçim yapabilme yetisidir. Tabii ki insanın cüz-i iradesi Allah'ın külli iradesi aksine hareket edemez. Ancak Allah insanlara kendi seçimlerini yapabilmesi için bu iradeyi bahşetmiştir. Yani insanın iradesi Allah'a bağlı olan bir iradedir. Bir örnek verecek olursak; araba kullandığımız vakit ileri ya da geri gitmeyi, hızlı ya da yavaş gitmeyi bizler tercih ederiz. Ancak bu demek değildir ki arabayı hareket ettiren güç biziz. Çünkü arabanın mevcut olan bir hareket kabiliyeti vardır ve biz onu kullanırız. Aynen öyle de insan yaşamı boyunca tercihler yaparken bunları kendi kudretiyle gerçekleştirmez. Sadece istediği doğrultuda bir tercih belirtir ve onun gerçekleşmesi yine Allah'ın iradesiyle olur. Doğduğumuz zamanı ve aileyi seçemememiz ve öleceğimiz tarihi, yeri ve şekli seçemememiz ise bizim kullandığımız kısıtlı iradenin sınırlarıdır. Bunun gibi kendi irademizle karar veremediğimiz noktalar külli irade ile belirlenmiştir. Ancak bu sınırlar bizim verdiğimiz sınavı olumsuz etkileyecek şekilde değildir. Yani bizlerin sorululuğunu azaltmayacaktır.

Çocuklar bizler kendi aklımızın alabildiği ve Allah'ın bizlere bildirdiği kadarıyla kader konusunda bunları biliyoruzç Şüphesiz ki bu konuda bilemediğimiz pek çok şey mevcuttur. Ancak bildiğimiz kadarı bizler için yeterlidir. Unutmamak lazımdır ki din bir inançdır. Herşeyi tamamen madde gibi açıkça görmek inanç durumunu ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle neden ölüm ve doğumumuzu da biz seçemiyoruz gibi bir soru doğru bir soru olmayacaktır. Şüphesiz Allah herşeyin en iyisini de en kötüsünü de bilir.

Kemal öğretmenin dilinden son kelimeler çıktıktan sonra ders zili çaldı. Bütün ders sessizlik içinde çocuklar öğretmenlerini dinlemiş ve 'kader'i ilk defa böyle duymuşlardı. Soru sormak için ders süresi yetersiz gelmişti ancak çocukların da zihinlerinde hiç soru kalmamıştı. Kemal öğretmen iyi günler dileyerek çantasını aldı ve öğretmenler odasının yolunu tuttu. Mustafa ise aklındaki soruların giderilmesinden dolayı duyduğu mutluluğun tadını çıkarıyordu...

Not: Çok hassas bir konuda yazmış olduğum bu hikaye içerisinde mevcut bilgilerimi ve yaptığım araştırmadaki bilgileri kullandım. Eğer yanlış olarak belittiğim bir nokta varsa hepinizden özür dilerim. Gördüğünüz yanlışları düzeltmem için beni ikaz ederseniz çok mutlu olurum. Bu konuda yanlış bilgiler vermek en son isteyeceğim şey olur. Okuduğunuz için teşekkür ederim.



Posted from my blog with SteemPress : http://www.househusband.tk/2018/08/kisa-hikayeler-serisi-8-kader