Erlend Loe.

in #tr6 years ago

Norveçli yazar Erlend Loe.

img_3458.jpg

Toplamda üç kitabı var. Ben kendisini Doppler'le tanıdım. Umarım devamı gelir derken, Bildiğimiz Dünyanın Sonu geldi, dedim ki diğer kitabını da alıp, sonra Erlend Loe hakkında bir yazı kaleme alayım.

Doppler'le başlayacak olursak, doğaya dönüş gibi radikal kararlar, yalnızlıktan keyif alanlar ve insanların arasında daha 'yalnız' hissedenler için her zaman ilgi çekici olmuştur. (Yalnızlık konusunda Suavi'nin 'Üretmeyenden İnsan Olmaz' başlıklı konuşmasına da bir kulak vermenizi dilerim, pek severim.* -laf lafı açıyor.-) Üstelik tüketim çılgınlığı içimize bu denli işlemiş ve kelam edilemez insan sayısı bu kadar azalmışsa. Cevabı çok da önemsenmeyen 'nasılsın'larla dolmuşsak, vakti yetiremeyip toplumsal kargaşada savrulup, robotlaşmışsak. Erlend Loe da tam bu sırada mizahsen yaklaşımıyla imdadımıza yetişiyor. Makinalaşmaktan başka bir şeye zaman bulamayan, ormanda bisikletiyle dolaşırken düşüp kafasını taşa çarpan Doppler'in varoluşsal sıkıntıları gözlerinin önünden film şeridi gibi geçer ve ormanın çekiciliğine kendini bırakmaya karar verir. Takas ekonomisini canlandırır, sadeleşir. Arada sırada 'Dünya' ne yapıyor diye merak eder, ancak karşına çıkan ilk 'dünyalı'yı da yaralar :) Bir de dost edinir kendine, Bongo. -sıkı dostu- Doppler ormana, siz de Erlend Loe'nun keyifli ve sarkastik anlatımına kapılınca bir bakarsınız kitap bitmiş. Neyseki kitabın sonundaki 'devamı gelecek' yazısı bir nebze içimi rahatlatırken birkaç hafta sonra, 'Bildiğimiz Dünyanın Sonu' ile Doppler yuvaya döndü. Ben o arada bir de -Naif. Süper- 'i aldım elime.

Erlend Loe'nun Türkçe'ye çevrilen ilk kitabı Naif. Süper. 25 yaşında bir gencin üniversiteyi bırakıp, sorumluluklardan kaçışını irdeliyor. İçinde ilgimi çeken pasajlar bulsam da, kitap biraz 'hafif' geliyor, belki de 'Doppler'den sonra bana böyle geliyor. Ama insanda sık sık liste yapma isteği tetikliyor. Benim ilgimi çeken bir diğer nokta da, Doppler'de Geyik dostu olan kahramanın bu kitapta da bir çocukla dostluğu oluyor. Erlend Loe'nun da bir şekilde hayvanların ve çocukların tarafında olması beni sevindiriyor ve onu kütüphanemde ağırlamaktan mutluluk duyuyorum.

-Bildiğimiz Dünyanın Sonu- ile işlerin rengi biraz değişiyor. Doppler biraz özlem ve biraz da kafa karışıklığı ile eve dönüyor!! (Okuyacakların canı sıkılmasın diye olanları pek deşmiyorum.)Bir süre sonra evde eski konumuna kavuşsa da, işler eskisi gibi olmuyor. Doppler bu yeni -eski- düzenine alışamayınca bir gün kendini kapı dışında buluyor. Kitap ilk kitaptan farklı olarak yer yer konudan sapsa da, bu kitap da keyifli bir sonla ve Erlend Loe'nun mizahsen sistem eleştirisiyle bitiyor. 'Modern' tüketim toplumdan başka bir düzende 'yaşayamayacaklar', siz okuduğunuzda biraz canınız sıkılabilir, zira Erlend Loe tüketim toplumunun asla vazgeçemeyecekleri -nesne olsun, düzen olsun- ile bir güzel alay ediyor. Sadede gelirsek, kazanan Doppler, bu dozunda neşeli seri ise kaçacak delik bulamayan bizler için aslında bir ağıt.

Seviyorum, öneriyorum.

3c77ddef-b6b9-4ff2-b000-6a2fc2be26f7.jpg

Hangi birini paylaşsam bilmem, ama işte kitaplardan birkaç pasaj:

"Ancak şimdi suratımda şeytani bir gülümsemeyle son faturamı ödemiş olduğumu anlıyorum. Bir daha asla fatura ödemeyeceğim. Takastan, hırsızlıktan ve ormandan geçineceğim. Ben ölünce de orman benden geçinecek. Anlaşma böyle." Doppler

"Sesini kıstığımız televizyonda bombalar Fırat'ın ya da Dicle'nin ya da her ikisinin üstüne yağarken, küveti banyoda nereye yerleştireceğimizi çizdik, iki küvetin eksileriyle artılarını listeler hâlinde yazdık. Bütün bunlar o kadar yoğun ve yorucuydu ki..." Doppler

""Sen mevcut düzenin gerçek bir hamisiyken, ben halk düşmanıyım. Sen istiyorsun, bense yıkmak istiyorum. Sen her şeyin olduğu gibi kalmasını isterken ben her şeyin son bulmasını istiyorum. Senin köpeğin, benimse geyiğim var. Sen satın almak istiyorsun, bense takastan yanayım. Aramızdaki bazı farklar özellenmiş oldu. Köpeğinle buraya gelip pislik yapabilirsin ancak şunu bilmelisin: Düşünce tarzını sevmiyorum, kıyafetlerini sevmiyorum, köpeğini sevmiyorum, hele hele o kendinden hoşnut sırıtışını hiç sevmiyorum. Bu pis sırıtışın temelinde, dev bir maddi güvence ve uzun süre sağcı olmak yatıyor. Sadece sevmemek de değil, buna tahammül edemiyorum. Simdi gidebilirsin." Doppler

"İnsan eşyalara çok bağlanmamalıydı." Bildiğimiz Dünyanın Sonu

"Hepimizin zor zamanları oluyor.Anlamsızlığın üzerimize çöktüğü,bizim her şeyi hor görüp alaycılık batağına saplandığımız günler.Sevgiye ve işlerin sonunda daha iyiye gideceğine inanmaktan vazgeçtiğimiz anlar." Naif.Süper

a7087fad-7d0b-447d-a198-fe2d720d1c64.jpg

-laf lafı açıyor derken-

Bu güzel yazıyı kaleme alan kız arkadaşım Ece Karadağ'ın emeklerine sağlık. Kendi bloğuna da göz atabilirsiniz!

https://wordpress.com/view/ecekaradag.wordpress.com

Sevgilerimizle.

Sort:  

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by hurcell from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.