11 Haziran 2017 LYS günü anım
credit by : https://pixabay.com
11 Haziran günü LYS Matematik sınavı olmak için 5 arkadaş Uzunköprü'den Edirne'ye gittik. Sabah giderken arkadaşım Bayramın babasının arabasını kullandık.Bayram ve ben sınav için gidiyorduk Çağatay, Bilal ve Mert gezmek için bizimle geliyorlardı.Ayrıca Edirne' de aramıza Mustafa ve Alperen de katılacaktı. Daha giderken dönüşte otostop yapmaya kadar verdik ve ben hemen Bayramı ben alırım dedim çünkü Bayram bu işin kitabını yazmış birisi.
Sınava gittik, sınav olduk,bir şeyler yedik ve sinemaya gittik. Sonunda dönüş yolculuğu başlayacaktı. Alışveriş merkezinin karşısındaki durağa gittik ve planımızı yaptık.
Bayram "Ben, Alperen ve Yahyayı alacağım." dedi.Mert Bilal'le Mustafa da Çağatay'la gideceklerini söylediler. Önümüzde 65 kilometre vardı saat ise 17.00 gibiydi. Biz bu konuşmayı yaparken önümüzden sarı mayolu bir bisikletli geçti. Bayram"Hadi biz önden gidelim." dedi ve başladık şehir çıkışına, otogara doğru yürümeye. Ben bir yandan ensemi güneşten korumaya çalışırken diğer yandan da Bayrama söyleniyordum: neden biz önden gidiyoruz duracak araba varsa da ilk onları alacak biz boş boş yürüyeceğiz. Bayram " yürüdükçe Uzunköprü'ye giden biri denk gelme olasılığı artıyor, ayrıca 2 kez durmayan araba belki vicdan yapıp bize durabilir." dedi. Biraz mantıklı gelmişti aslında, yürümeye devam ettik yol kenarında dinlenen sarı mayolu bisikletçiyi de gördük. Alperen sırayla Bilalleri ve Mustafaları aradı ,onlar da hala bekliyorlarmış. Bilaller hala avm nin karşısında bekliyorlarmış ayrıca.
Bisikletçi dinlenmesini tamamlamış olacak ki yanımızdan geçti gitti yüzüne bakmayı ihmal etmedim kendinden emin görüntüsü zaten insanı etkiliyordu. 10 dakika civarı bir yürüyüşün ardından polis karakolu benzeri bir yerin önünde dinlenip sürücü beklemeye başladık ama görevli ağabey "Burada durmanız yasak kardeşim." diyerek uzaklaştırdı. Hala kimse durmamıştı benim sinirlerim biraz gerilmeye başlamıştı . "Başlarım böyle işe öğrenci adamız sanki bir şey yapacağız ne olur ki bir kişi durup alsa bizi?" dedim. Tam da o anda aklıma cebimdeki 2 kalem 1 silgi ve birkaç şekerden oluşan ÖSYM kutusu geldi. Aldım elime, kaldırdım ve gelen arabalara göstermeye başladım. "ÖSYM kutusu taktiği" işe yaramış olacak ki 2-3 arabadan sonra bir tanesi yavaşladı ve tam önümüzde durdu. Üçümüz de mutlu mutlu bindik arabaya. İki kişilerdi şoför "Gençler otogarın oraya kadar bırakabilirim sizi" dedi.Otogara doğru yola koyulduk ve sarı mayolunun yanından bir kez daha geçtik.Otogarın karşısındaki ana yolda sürücümüzle vedalaştık, 3-4 dakika yürüyüp bir dut ağacının altında dut yiyerek yeni sürücümüzü beklemeye başladık. Sarı mayolu bisikletlimizi son kez gördük-bu gerçekten son görüşümüz-. Bilalleri ve Mustafaları aradık hala yerlerinde olduklarını söylediler. Telefonu kapatır kapatmaz ikinci sürücümüz az ilerimizde durdu. Kapıyı açtık, "Gelin gençler ben 4 yıl otostopla okula gidip geldim, halinizden anlarım" gibi hoş bir davetle karşılaştık. Bizi Havsa'ya kadar götürebileceğini söyledi , yani 40 kilometre daha yolumuz kalacaktı. Yolda diğerlerini de gördüğünü fakat arkasında araba olduğu için duramadığını söylediğinde Bayram ile 1 saniyeliğine göz göze gelip aptalca güldük.
Havsa kavşağında arabadan indik yolun sağından yürümeye devam edecektik ki Alperenin yanlışlıkla sürücümüzün poşetlerinden birini aldığını fark ettik. Adam gitmeden poşeti hemen geri verdik. Kavşağın hemen başında 2 adam otostop çekiyordu, Bayram böyle durumlarda sonradan gelen arkaya doğru ilerler dedi ve onlardan yaklaşık 20 metre ilerde beklemeye başladık. Yerimi tam almıştık ki kavşağın başındakilere hemen bir araba durdu. Yanımızdan geçerlerken bize bakıp alaycı şekilde güldüler biz de arkalarından pek hoş şeyler söylemedik tabi ki.
Elimde hala ÖSYM kalemleri olan kutudan mıdır bilinmez 2 araç sonra üçüncü sürücümüz çıkageldi. Araba beyaz bir Passat idi. neredeyse 50 metre önümüzde durdu gider diye düşünüp koşmak zorunda kaldık. Arabaya bindik ve adam bize" Benim de yakıtım bitmek üzereydi iyi ki sizi gördüm, verin bakalım paralarınızı." dedi. Tabi biz ağzımız 5 karış açık birbirimize bakıyoruz.10 saniye falan o pozisyonda bekledikten sonra ön koltukta oturan sürücümüzün eşi bir kahkaha attı ancak öyle rahatlayabilirdik zaten. İstanbul'dan geldiklerini İpsala'ya gitmek istediklerini söylediler. Trakya da meşhur olan pirinç tarlalarından bahsettik. Bizi Uzunköprü'nün dışında ki yola kadar bırakabileceğini söyledi. Ayrılık vakti geldi araba durdu kapıyı açarken adam bize "Gençler iyi akşamlar, bu arada ben Geleneksel tıp akademisi yayınlarından Hacamat isimli kitabın yazarı Süleyman Gök" dedi. İlk kez böyle birşey duymuştuk ama ilgimizi çeken bir şey değildi, biz yine de şaşırmış gibi davrandık. "Şimdi bagajı açıyorum orada olan kitaplardan 1 er tane alın" dedi. Kitapları aldık bagajı kapattık adam tam gitti derken Alperenin arkadaşı siyah Transporterla karşıda belirdi. Alperen hemen zıplayıp el kol işaretleri yaptı ve bizi Uzunköprünün içine bırakacak olan dördüncü ve son sürücümüz yanımıza geldi. Uzunköprü'de indikten sonra Bilalleri bi arayalım dedik ve hala avm nin karşısında olduklarını duyup karnımız ağrıyana kadar güldük.
Congratulations @michaelscofield! You have completed some achievement on Steemit and have been rewarded with new badge(s) :
Award for the number of upvotes
Click on any badge to view your own Board of Honnor on SteemitBoard.
For more information about SteemitBoard, click here
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP
By upvoting this notification, you can help all Steemit users. Learn how here!
H A C A M A T L A N D I N