Bir kitap #7 | Muhtelif Evhamlar Kitabı
Bu aralar kendimi kitap sitesinde veya kitap tanıtım - sohbet videolarında buluyorum. Sığındığım güvenli limanları bırakıp gizemli diyarlara ulaşmaya benziyor ismini duymadığım bir kitaba sahip olmak. Bilmediğim serüvenlere doğru yola çıkmak gibi bir şey tanımadığım bir yazarın iç dünyasını okumak.
Muhtelif Evhamlar Kitabı'nı seçişim de böyleydi benim için. İsmi dikkat çekiciydi tıpkı kapak fotoğrafı gibi. Hem hikâyeyi anlatana ait olduğu için ondan daha iyi ifade eden bir şey de olamazdı. Sadece bu fotoğraf bile birçok öyküyü hapsetmiş içine. Kafamın içi karmakarışık, odadaki üst üste yığılmış tozlu eşyalar gibiydi okurken.
Ömür İklim Demir'i isminden dolayı kadın sandım; ama sayfaları çevirdikçe bu satırları bir erkekten başkası yazmış olamaz diye düşünmüştüm ki doğru olduğunu bitirdikten sonra öğrendim. 🤷♀️
Öykü yazmanın roman yazmaktan daha zor olduğu söylenir hep. Az sayfayla çok şey anlatarak yüreklere dokunmak herkesin harcı değildir. Aldığı ödüllerden de anlıyoruz ki okuyanları etkileyebilmiş içindeki on öyküsüyle. Hatta biri vardı ki keşke başlı başına bir kitapta anlatılsaydı da tüm detaylarını öğrenebilseydim dedirtti. Son sayfaya dek aklımdan çıkmadı o hikâye.
Öyküleri; genelde uzun, ağır veya beni yoran kitaplardan sonra nefes almak için okuyorum. Kısa bir mola gibi geliyor. Kendimce de eğlenceli hâle getirmek için sayfayı rastgele açıp, o anki ruh hâlime göre bir şeyler çıkmasını umut ediyorum. Bazen de sınıf listesindeki isimlerden sözlüye kaldıracağı kurbanını seçen bir öğretmen edasıyla, parmağım hangisini seçerse onu okuyorum. :)
Ama bu defa uslu bir çocuk gibi baştan başlayıp devam ettim. İkinci hikâyeyi okuduktan sonra karamsarlık bulutları tam dağılmasa da hüznün mutluluğa döndüğü o an 'iyi ki' demiştim. Çünkü olaylar birbiriyle bağlantılı. 'Karakterlerin öyküsü böyle bitmemeliydi' diye üzüldüğünüzü hissetmişcesine ileriye bir yol çiziyor ve 'buyurun buradan devam edin' diyor yazar.
Yolda yanından öylesine geçip gittigimiz insanlar içinde hemen dikkatimizi çekenler vardır. Giyim kuşamıyla, hareketleriyle veya etrafa yaydığı enerjisiyle. Bu kitapta ilgimizi çekmeyen, sessiz belki de hiç bilinmeyen tipler var. Gözümüzün önündeler; yoldaki çizgilere basmamak için çaba sarf ederek yan yana adımlıyoruz o yolu belki ama hissetmiyoruz. Görünmez gibiler önce, hayatları sıradan fakat iç dünyaları derin. Yazar sanki onların üzerine sahne ışığı tutuyor ve her şey bir anda değişiveriyor.
Herkes o kadar birbirinin aynısı ki gelenler gidenleri ya da gidenler gelenleri aratmıyor. Galiba bu yüzden kalabalığın yalnızlıktan bir farkı yok.
Yalnızlaşıp tutunacak bir dal arayan, hayatlarında beyaz bir sayfa açmak isteyen insanların hevesli çırpınışlarını ve bazen de yaşasam mı ölsem mi diye karar veremeyenlerin öykülerini içeriyor. Kahramanlarımızı önce uzaktan izliyoruz sonra yanında oluyoruz elimizi uzatınca dokunabilircesine. En sonundaysa onların iç seslerini dinliyoruz. Cümleler öyle tanıdık ki beyninizde yankılanıyor tüm konuşmalar fısıltı hâlinde. Tuttuğunuz nefesi bölüm sonunda anca veriyorsunuz. Neyse ki fazla uzun sürmeyip bitiveriyor da boğulup gitmiyorsunuz düşünceler içinde.
Birçok şeyler gibi insanlar da kuyuya benzer.
İçlerinde boğulabiliriz. *
Ruh hâlinizi değiştirip modunuzu da düşürebilir. Birkaç detay haricinde genel olarak melankolik bir havası var. Kalp acıtan satırları hüzünlü ve bir o kadar da gerçek. Sanki okuduğunuz cümleler dünyanın herhangi bir köşesinde anbean yaşanıyor gibi.
Son hikâyenin son sayfasını da okuduktan sonra gecenin bir vaktinde acı acı çalan telefondan kötü bir haber almış gibi hissettim. Bir müddet ruh gibi gezdim, bu hâli üzerimden atmak için animasyon filmi seçerken buldum kendimi. Bundan sonra Karlar Kraliçesi'ni her gördüğümde bu kitap ve içindeki evhamlar gelecek aklıma. 🤷♀️
Öykü başlarındaki özenle seçilmiş alıntılar aslında neyle karşılaşacağımıza dair ipucu veriyor gibi.
Biliyorsun, bizim her türlü yalnızlığımız yeni bir dil olacak yarın. **
Yanında bir ses bir nefes isteyen Melda ve İhsan'ın, gazetenin mektup sayfası sayesinde birbirlerini bulduğu hikâye çok etkileyiciydi. Geçmişe gidip 80 darbesinin, işkence ve zulümlerin dokunduğu hayatların dile getirildiği satırların "kaybolduğum yerler" olarak adlandırılması..
"Eğer oraya gelemezseniz, asla tam anlamıyla birlikte olamayız." cümlesinde bulunmak istenmesinin yanında, zayıf anlarına tanık olunmayan birinin gerçekten sevilmediği gerçeği de yatmaktaydı.
Öyle güzel bir andı ki hafızasının köşesini kıvırdı.
Okuduğum en güzel cümlelerden biri olabilir. Aralara serpiştirilmiş sadece ilgilisinin gözüne çarpan diğerleri gibi tıpkı.
Bir turist grubunun yanından geçerken, fotoğraf makinesinin yakaladığı o tek karenin içinde, yıllarca bir albümde yaşayacak olma düşüncesiyle birlikte sorgulattırıyor; 'acaba ben hangi mutlu ailenin anısındaki kenarda kalmış kişiyim'i.
...ve ben yürüyorum; sonsuza kadar o ânın içinde asılı, kimseye görünmeden.
Biraz önce karşımızda olan kişilerin yeniden yolumuza çıkmasıyla, bambaşka bir olay yaşanırken onların ne hâlde olduklarını bilebilmek de güzeldi. :)
Dokunaklı sesiyle ve konuşmasıyla Kuşçu'ya benzetilen, insanda saygı uyandıran; ama yanından gelip geçenlerin fark etmediği bankta uyuyan adamın hikâyesi de sıradandı, onu tanıyana dek..
Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan
Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım yıldızlı bir gecenin ***
Özenle hazırlanmış bir kadının çalan kapıyı aniden açmasıyla karşılaştığı manzarada, en büyük korkusunu o kısacık anda okumak ve ne yazık ki aynı durumu hayatının bir ânında yaşadığın için geçmişte çakılı kalmak; evhamların en büyüğüydü belki de..
Tavandaki koyu rutubet lekesi, az önceki kabustan sızmış olmalı.
"Kibritin var mı?" sorusunun cevabının hiçbir zaman öğrenilemediği, odunların arasında başlayan belki de biten hikâye ile olayı bir köpeğin gözünden izleyebileceğiniz satırlarla devam ediyor. Ceviz büfenin içindeki siyah - beyaz fotoğraftaki çocukların yıllar boyu oradan salondakileri izleyip durduğu hikâye ile son buluyor.
İs bağlamış sokakları, naftalin kokan paltoları, hizada bekleyen bıyıklı tuzlukları, intihara meyilli tahta mandalları, hikâyesi hiç bitmeyen sokak bilgelerini, mesai mesai deliren beyaz yakalıları ve günlük yaşamın lime lime ettiği bütün evhamlı ruhları anlatıyor.
Kapak yazısındaki bu cümleleri okuduğum an karar vermiştim zaten alıp okumaya. Umarım sizin de ilginizi çekmiştir, kendi küçük ama hissettirdikleri derin olan bu kitap.
Hikâyeler hep böyle kötü mü bitmeli?
Düşüncenin sahibi sayfayı çevirdi.
Sayfa da geri gelmedi..
***Didem Madak
Hocam ben de şaşırdım gerçekten de bayan ismi gibi :)
Merak ettim hikayeyi, ipucu verseniz :)
Su hocam yoksa siz öğretmen misiniz ?
Aynı ben :P
Hocam bu söz kitaptan mı? Çok doğru gerçekten.
Nasıl bir anlatım ki sizi böylesine içine çekmiş? Merak uyandırdı.
Çekti hocam gerçekten çok ilginç geldi. Çok güzel bir inceleme yazısı olmuş elinize sağlık.
Melda ve İhsan'ın hikâyesi :)
sen değilsindir kesin, bu kadar dikkat çekiyorken hem de :p
evet, isim belirtmediğim diğer alıntılar da.
teşekkür ederim beğenmene sevindim🌸
ilgimi çekti ve bahsetmek istedim belki bir kişinin daha okumasına vesile olur:)
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır. @c-squared hesabı topluluk witness'ı olarak faaliyet göstermektedir. Projemizi desteklemek isterseniz bize buradan witness oyunuzu verebilirsiniz.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here
thanks🌳
Kitabın ismi gerçekten güzelmiş. Kapak fotoğrafı ve yazısı da. Her yazara lazım böyle güzel isimler, kapaklar ve kapak yazıları. Kitabı sattırmanın yanı sıra okumaya da teşvik ediyor.
teşekkür ederim, evet bu gerçekten çok önemli benim için.
isim + kapak fotoğrafı ve yazısını okuyup beğenirsem alıp okuyorum hemen :)
yazarların bu konuya dikkat etmeleri lazım :)
Teşekkürler @sudefteri , sayende bir kitapla daha tanışmış oldum :) Öykü kitaplarını romanlara nispeten daha çok severim. Hem sonuna ulaşmak daha çabuk oluyor hikayelerin ve kapıldığım heyecan sönümlenmiyor, hem de bazı detay ve noktalar kendi hayalgücümde şekillenmeye bırakılmış oluyorlar, ondan sanırım :)
Son hikaye ile sarsılıp, ruh halini şarj etmek için bir animasyon filmi arayıp Karlar Kraliçe'sine sığınmış olma detayını çok sevdim.
Yaşam da böyle olabilse keşke; acı hikayelerimizin üzerine kendimizi toparlayacak animasyonlar yaşayabilsek. :)
yeni bir kitapla tanışmana vesile olduğum için çok sevindim 🎈
güzel bir öykü kitabını hayallerimde devam ettirmek çok hoşuma gidiyor benim de:)
belki ileride bu imkâna sahip oluruz, umarım o zaman da her şey ve herkes çok sıradan gelmez ruhumuza :)
Congratulations @sudefteri! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :
You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP
Vote for @Steemitboard as a witness to get one more award and increased upvotes!