Sevgili Günlük #31 | Hayaller ve Hayatlar ☘

in #tr3 years ago

kid-6565461_640.webp
Kaynak

Selamlar sevgiler, diyerek başlamak istiyorum karşımdaki o hayali okuyucuya. Böyle de mektuba başlarmış gibi oldu sanki. :) Eskiden, 'mektup arkadaşlığı' diye bir şeyin revaçta olduğu zamanlarda benim de vardı böyle bir arkadaşım. Gittiğim şehirlerden topladığım mektup kağıdı ve zarfı koleksiyonum olmasına rağmen -ki hâlâ duruyor bir yerlerde- kağıdımı ve zarfımı kendim özenle süslerdim. Kenarlarına çizimler yaparak dünyada biricik olmasını, onun da arkadaşımın elinde kıymet bulmasını isterdim..

Bazen eski alışkanlıklar aklıma geliyor ve onları günümüze de taşısak güzel olmaz mı diye düşünüyorum. Sosyal medyadan takip ettiğim Başak Hanım'ın mektup arkadaşlığını sürdürdüğünü, özenle resimler çizerek onları renklendirdiğini görmek beni içten içe mutlu ediyor. Belki onun gibi bir posta kutusu kiralayıp ben de denerim diyorum. Sonra vazgeçiyorum. P.K. Bilmem kaç / Ankara güzel olurdu sanki. 🙆‍♀️

Uzun zaman sonra -yarım bıraktığım yazıları saymazsak- yine bir şeyler karalamama sebep, Ferit Edgü'nün kitabında okuduğum şu satırlardı:

-Aylarca kalemi eline almadın.
-Şimdi ne yazacaksın?
-Aylarca nasıl kalemi elime almadığımı.
Ferit Edgü - Tüm Ders Notları

Bu sözleri okuduktan sonra hep düşündüm. Neler yaptığımı yazmak, daha doğrusu kalemi elime aldırmayan şeyleri ve olayları hafızamı zorlayarak hatırlamak..

Kaynak

Öncelikle kitap sitelerinde kayboldum. Kendimi ararken tutunduğum kitapları beğendim ve benimle eve gelmelerini rica ettim. Onlar da beni kırmayıp evimi şenlendirdiler. Lakin onlara layık bir yerim olmadığı için -daha önce gelen konuklar güzel yerleri çoktan kapmış olduklarından- oraya buraya, kenara köşeye yerleştiler. Hatta televizyonun arkasında yer bulanlar kendilerini şanslı addettiler. Diğerleri koltuğun üzerinde yerimi daraltarak duruyorlar. Onlarla yaşamayı seviyorum. :)

Bir söz duymuştum: "Çok okumak yazmanın katilidir." diye ya da öyle bir şeydi. Biten kitabın ardından tam "Bundan bahsetsem. Hem filmini de izleyeceğim, ikisi hakkında bir şeyler kaleme alsam." diyorum fakat sonraki kitabın girdabına çoktan kapılmış oluyorum.

Kaynak

Hatta bundan birkaç ay önce Nevşehir'de konaklayacağım otele giderken; Agatha Christie'nin bir kitabını yanımda götürdüm. "İsmi ne?" diye merak eden olursa, Cinayetler Oteli. 🙊
Evet öyle bir manyaklık yaptım. Gecenin 02.00'si idi okurken, bulunduğum odanın yukarıdaki küçük penceresi durup dururken küüttt diye açıldığında yaşadığım korkuyu anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. 🙈

Kaynak

Youtube'da izlemediğim karavan videosu çok azdır sanırım. Küçüklük hayalim bir karavanla seyahat etmekti. O zamanlarda Amerikan aile-gençlik filmlerinde, alkovenli büyük beyaz karavanlar olurdu. Daha 4-5 yaşlarındayken ileride böyle bir yerde yaşamayı hayal etmiştim. Belki olur. ☘
Müthiş bir doğada, canlıların sesiyle başbaşa kalma fikri çok güzel değil mi? Ağustos Böceklerinin bir süre sonra kafa ütüledikleri ve kurbağaların sinir bozucu seslerine ek olarak; bilumum karınca, sinek, böcek, örümcek, çiyan, yılan, akrep vb türevleriyle karşılaşıp çığlığı basmak çok eğlenceli değil mi? :D

Kaynak

Bunlara biraz alıştırmak istedim kendimi ve ilk adımla başlamak. Yani çadırla. Tüm ekipmanları tavsiye ve satış sitelerindeki yorumlara göre toplamaya başladım. Bu da dipsiz bir kuyuymuş meğerse. İndikçe derinlerin de daha derinleri olduğunu anladım. Üç-beş parça şey bana yeter diye başladığım yolculukta, kafa lambasından düdük vs türevlerine kadar irili ufaklı birçok şeye ihtiyaç duyulduğunu anlamış oldum.
Tam teçhizatı toparlayıp Bolu'nun o mis gibi ormanlarına doğru yol alacakken o kötü günler geldi. Ormanlarımız cayır cayır yanıyordu. Sanki kimse bir şey yapmıyor da kendi kendine sönmesini bekliyordu. Giden sadece ağaçlar, ciğerlerimizdeki oksijen değildi. İçinde yaşayan binlerce börtü-böcek, kuşlar ve biçare hayvanlar.. O günler zor geçti. Uzakta olmamıza rağmen sanki çok yakındaydık.
Çadıra ara verdim. Haftalar sonra kendimi hazır hissettiğim zamanda da ormanda ateş/tüp yakılmasının yasaklandığını öğrendim. Benim gibi çok üşüyen biri için zordu bu. Hem öyle bir ortamda sıcak bir çay/kahve içememek düşüncesi bile beni engellemeye yetmişti. Başka baharlara kaldık biz de. 🙂

☘🌼☘

Bu dönemde yine bir şeyler izledim ama burada bahsetmeyince eksik bırakmış gibi hissediyorum. Daha önce de söylemiştim, hakkını veremiyormuş gibi geliyor.
Netflix'teki korku-gerilim türündeki film ve diziler ile çocuklara yönelik yapımlardan bir yazıya sığmayacak derecede izleyip beğendiklerim oldu. Belki sonra onları da anar, anlatırım. Aslında Goodreads'in film/dizi versiyonu olsa güzel olurdu. Oradan seyrettiklerimizi seçerek puanlayıp yorumlamak.

Neredeyse her akşam Masterchef izliyorum. 🙈 Sıkı takipçisiyim denilebilir. Bu baktığım üçüncü sezondu ama böyle gıcık yarışmacılar gelmemişti hiç. Belki dudak bükenler olacak, "Onu mu izliyorsun? :/ " diye ama hayatın ta kendisi aslında. Türlü entrikalara sahne olması, insan psikolojilerini yansıtması bakımından önemli. İnsanların yavaş yavaş değişimi, bir süre sonra kameraları unutarak yaptığı fiiller, sevdiği arkadaşını kurtarmak için planlanan oyunlar ile buna hazırlanan kılıflar, kaybedeceğini anlayınca ayılıp bayılmalar ve daha nicesi. Üzerine tez bile yazabilirim. Tamam biraz abarttım ama öyle. :))

Durme Durme | Uyu Uyu
Ozan Akbaba (Edho dizisindeki İlyas) ve
Bilgihan Akbaba

Gelgelelim bana bu satırları yazma ilhamını verenin ne olduğuna: Dinlediğim bir ninni. 🙆‍♀️
Hem müziği hem solistin sesi hem de sözlerin anlamı etkileyiciydi. İnce bir sızı gibiydi. Yaşanmışlığını düşündüm. Yüzlerce kez dinledim -hâlâ dinliyor-. İçimden bir şeyler uçup gitti sanki gökyüzüne. Öylesine dingin, sakinleştirici. Bu müzikte uyumayı öyle çok isterdim ki. "Keşke annem bana bunu söyleyip uyutsaydı." dedim. Sonra yerlerinden yurtlarından ayrılan insanların, özlerini bir ninni ile nesilden nesile aktararak koruduklarını düşündüm. Her anne içli içli okuyordu belki de evladına.

Uyu, uyu canım yavrum
Sıkıntısız ve ağrısız uyu
Güzel gözlerini kapat
Uyu, uyu huzur içinde.
Durme Durme | Uyu Uyu

Bu sözlerin ahengine kapılıp gözlerimi yumdum. Düşündüm. Öyle bir ortamı canlandırdım zihnimde. Tahta bir beşikte yatan güzel bir bebek ve onu yavaş yavaş sallayıp dayanan, bir yandan da ince ince ninni mırıldanan annesini..
Sonra bizim ninniler geldi aklıma.

Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı

O an sinirle açtım gözlerimi. Bunu dinleyen çocuk nasıl uyusun, ne saçma sözler bunlar diye hayıflanmaktan kendimi alamadım. Neyse neyse unutun, çıkarın aklınızdan, duymamış / hatırlamamış farz edin ve yukarıdaki ninniyi dinleyin. Kapatın gözlerinizi..

:)

💕💕💕💕💕💕💕💕

Sevgili Günlük #30 | Jane Maryam
4 Kasım 2021