boğazımda düğümdür: çocukluğum.

in #tr8 years ago (edited)

sad.jpg
bazı şeyler vardır, hatırladıkça boğazıma karpuz büyüklüğünde bir yumru oturtan...

hiç unutmuyorum, ilk okuldaydım. annem ve babam boşanalı 3 sene olmuş, babam meydanda yok, annem üvey babamla daha tanışmamış ve ben de baba kavramının nasıl birşey olduğundan habersizim. annem tek başına çalışıp ev kirası, faturalar ve benim okul giderlerimle ilgileniyordu. o zaman müfredat kitaplarını devlet dağıtmazdı, gider kitapçılardan alırdınız, sene 97 yada 98.. hep kıt kanaat geçindik annem yeniden evlenene kadar. sadece ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyorduk, istediklerimizi değil.
sınıfta bir kız vardı, çok güzel, çok alımlı. ayla. ailesi almanya'dan geleli 1-2 sene olmuş, baba hala almanya'da. her tatilde yurtdışındalar. ülke ülke geziyorlar, tabii o zaman facebook falan hak getire, her tatil dönüşü kız bir dolu fotoğraf getiriyor sınıfa, öğretmen tatilde neler yaptınız anlatın derler ya.. kız bir disneyland anlatıyor, bir eyfel anlatıyor. tatilden bir dönüyor saçında pembe boya, hepimiz şok, daha sarı saç nasıl oluyor algılayamayan çocuklarız. 7-8 yaşındaki kızda pembe bir saç tutamı görünce 2-a kızları olarak dibimiz düşüyor. kız anlatıyor da anlatıyor. ondan sonra sınıfta kimsenin sesi çıkmıyor. kimse tatilde ne yaptığını anlatmak istemiyor.

o sırada sınıfta birtek ayla'da bulunan, siyah dosya şeklinde bir boya seti var. sulu boya, kuru boya, keçeli, pastel, mum boya ne ararsan var içinde. ayla resim derslerinde ne zaman o seti meydana çıkarsa hepimiz sus pus oluyoruz. müthiş çekiniyoruz o setten sınıfın alt gelirli kesimi olarak. kimse bi tanecik boya bile ödünç isteyemiyor, ya kırarsam korkusuyla. öyle bir eziklik.
neyse, sömestr tatili yaklaşırken kızın annesi aynı zamanda sınıf öğretmenimizin gözdesi olan 3-5 kızçenin de annesiyle birlikte sınıf anneliğimizi yapıyor.

anneler anlaşmış, sömestr'da çocuklarını da alıp bir kaç günlüğüne ayla'ların almanya'daki evlerine tatile gidecekler. sonra sınıfa dönüp diyorlar ki, çocuklar istediğiniz bişey var mı? herkes bişeyler istiyor, not alıyorlar. annelerinize söyleyin, parasını göndersin diyorlar. ayla'nın annesine yaklaşıyorum yavaşça, "filiz teyze, bana da o boya setinden alır mısın? parasını tatil dönüşü vericem." tamam kızım diyor. allahım deliricem mutluluktan, nasıl seviniyorum!

hemen eve gidiyorum, döküyorum kumbaramı önüme. annem her market dönüşünde 50 kuruş, 1 lira neyse atardı kumbarama. 23 lira çıkıyor. bayramda da anneannemler 10 lira vermişlerdi. sonra aklıma geliyor, annem okuldan gelip de acıkırsam, evde ocak falan yakmaya kalkmiyim diye mutfağa abur cubur depolardı. poşete dolduruyorum abur cuburları, köşedeki bakkala gidiyorum. bakkal amcaya anlatıyorum, boya alıcam para lazım diye. annemin de tek başına ev geçindirdiğini bildiğinden amca acıyıp sattığı ürünleri geri alıyor, parayı veriyor bana. 3 lira fazla veriyor hemde ama eve gittiğimde farkediyorum. yaklaşık 45 lira param oluyor. yeter heralde diye düşünüyorum. paraları kumbaraya koyuyorum, sabırsızlıkla sömestr'ın başlayıp bitmesini bekliyorum. son günlerde hele uyku tutmuyor artık.

okul günü geliyor, koşa koşa okula gidiyorum, benim de boya setim olucak sonunda diye. 3. derste ayla'nın annesi geliyor. bir torba şeker almış almanya'dan, yırtıp herkese birer jelibon veriyor içinden. sıra setlere geliyor. set isteyenler öğretmen masasının önüne dizilsin! bir şekilde benim önüme geçiyorlar. toplam 6 tane set alınmış. 5. sıradayım ben. elimi uzatıyorum boyalarımı almak için. param da diğer avucumda, heyecandan sırılsıklam olmuş. "sana almadık, hediye değil bunlar. parası olan arkadaşlarına aldık" diyor. param var ama diyorum. sınıf öğretmenim birden bana avaz avaz bağırıyor "çabuk geç yerine, meşgul etme!" bu arada boya seti sırasında arkamda bekleyen çocuğa seti verip "bu doğumgünü hediyen, annene söyle parasını hayatta kabul etmem." dediğini duyuyorum filiz teyzenin. yerime gidiyorum, çantamı alıyorum, defterlerimi kalemlerimi toplayıp içine koyuyorum, sırtıma çantayı atıp çıkıyorum sınıftan. o kalabalıkta yokluğumu farketmiyor sözde "öğretmen". servisi beklemeden çıkıyorum okuldan. elimde kırış buruş 45 lira kadar var. gidiyorum bakkal amcaya, sömestr'dan önce sattığım şeyleri ağlaya ağlaya geri alıyorum. annem saatler sonra eve geliyor, ağlamaktan şişmiş yüzüme bakıyor. ne olduğunu soruyor. anlatıyorum, ağlıyorum, annem ağlıyor. istediğini söyleseydin ben parasını verirdim onlar almanya'ya gitmeden diyor. anneme o ay faturaları yatırdıktan sonra maaşından geriye 30 lirası kaldığını gördüğümü söyleyemiyorum. biraz daha ağlayıp aldığım abur cuburlardan yiyoruz..