ANNELER GÜNÜ
Bu benim anneler günü ile ilgili ilk yazım belki de son yazım olacak. İnsan ezilmişliğini kaleme almakta zorlanıyor. İçinde derin duygu patlamaları yaşarken, bunu anlatacak kelime her zaman mümkün olmuyor. Kalbinde yıllarca yaşattığı kapkara bir sancıyı açığa çıkarmak zor geliyor insana.
Ben ilk anneler günün, ilkokul birinci sınıfta öğrendim. Ondan önce böyle bir günü bilmiyordum. O yıllarda her hangi bir duygu önem arz etmiyordu benim için, bütün çocuklar gibi bir çorap, ya da bahçeden toplanan birkaç çiçeği anneme veriyordum. Sonraki yıllarda benim gerçek annem olmadığının üzüntüsünü yaşamaya başladım. Aslında üvey annem hiçte kötü bir insan değildi ama çocuk olunca bazı şeyleri anlayamıyorsun.
Gerçek annemin olmamasının, yanı sıra maddi sorunlarında olması diğer çocuklar gibi anneme güzel hediyeler almama imkan vermiyordu. Anneler günü benim için ezilmişlik günü idi.
Öğretmen her anneler günü sonrasında, anneler gününde ne yaptınız diye bir kompozisyon ödevi verirdi. Her konuda çok iyi yazmama rağmen, bu konuda saatlerce kalem elimde beklerdim de hiç bir şey yazamazdım. Gördüğüm reklamları hatırlamaya çalışırdım, oradan esinlenip bir şeyler yazmak için. Arkadaşlarıma sorardım ne yaptınız diye, onların anneler gününü ben yapmışım gibi yazmak için yok bir türlü olmazdı.
Anne o kadar özeldi ki, kopya çekerek ifade edilemezdi, kuruduğun hayalleri yazsan yarım kalıyordu. Bir insanı görürsen, tanırsan O’nun ile ilgili hayaller kurabilirsin, hiç tanımadığın, bilmediğin bir insanı nasıl hayal edersin.
Kağıt, kalem elimde kıvranır dururdum. “Hiç bir şey yapmadım” yazmak gelirdi içimden, ama yazamazdım. En sonunda, sabah kalktım diye başlayan ve şu hediyeyi aldım anneme verdim diye biten üç-beş satırı geçmeyen bir yazı yazardım. Öğretmen beğenmezdi hani bunun giriş, gelişme, sonuç bölümü der, baştan yazma mı isterdi. Çaresizce yüzüne bakardım, gözlerimdeki acıyı hissederdi demek ki tamam bu sefer böyle olsun der. Yeni bir ödev yapmamı istemezdi.
Bir arkadaşımın, kompozisyon ödevi bu gün gibi aklımda, şöyle yazmıştı. “Gece uyanıp annemin yatağına gittim, ona sarılıp uyudum. Sabah annemden önce kalkıp ona çiçek toplayacaktım ama annem benden önce kalkmış bana çiçekler toplamıştı. O’nun topladığı çiçekleri kendisine verdim. Annem sımsıkı sarıldı bana, benim en güzel çiçeğim sensin, sen olmazsan bahar gelmez, güneş doğmaz, sen olmazsan ben nefes alamam, benim nefesim sensin, sen benim anneler günümsüm” demiş ve sarılıp öpüşmüşler ve ekledi ben dünyada en çok annemi seviyorum.
Bende dünyada en çok annemi sevecektim, eğer O’nu tanıya bilseydim. Eğer O benim yanımda olabilseydi, elimden tutabilseydi……
Yoktu, neden gitmişti, neden bırakmıştı bilmiyorum. O zamanlar hep babamı suçlardım, annemden ayrıldı diye. Sorgulamak aklıma gelmezdi neden beni görmeye hiç gelmiyor diye. Sadece yokluğu içimi acıtırdı. Şöyle inanmıştım, gelmek istiyor ama gelemiyor. Gelebilse kesin gelir ve günün birinde gelecek diye kendimi avuturdum.
O yıllarda, Zeki Müren’nin bir şarkısı vardı. “Üşüdüm üstümü örtsene anne” diye. Radyolarda, televizyonlarda çok çalınırdı. Kaç gece bu şarkının sözlerini ağlayarak mırıldanıp uyudum hatırlamıyorum.
Aradan yıllar geçti. Annem geldi ama sadece geldi, fiziki olarak vardı ama benim arkasından ağladığım annem değildi. Yıllarca görmediği kızını gören bir annenin sevgisi, özlemi yoktu. Tekrar evlenmiş çocukları olmuş, benim yanımda onları merak ettiğini, hemen gitmesi gerektiğini, çocukların kendisi olmadan rezil olacağını anlattı bana.
O gün çektiğim bütün acılar için, kendime çok kızdım, bir daha O’nu özlemeyeceğime, O’nun için ağlamayacağıma yemin ettim.
Şimdi bende anneyim, çocuğumu bir saat görmesem özlüyorum. Hangi güç beni çocuğumdan ayıra bilir merak ediyorum?
Anneler gününü sevmiyorum,
Kim bilir kaç çocuk, anneliği hak etmeyen annesi için ağlıyor?
Kim bilir kaç anne, çocuğu için ağlıyor?
Kim bilir kaç çocuk annesinin kıymetini bilmiyor?
Kim bilir kaç kadın bir çocuğu olsun diye ağlıyor?
Yetimhanede ki, çocuklar kime anne diyor, kim bilir nasıl içleri acıyor.
Kim bilir kaç çocuk annesinin, mezarı başında gözyaşı döküyor?
Kim bilir kaç anne, çocuğunun nerde olduğunu bile bilmiyor?
Kim bilir kaç çocuk, kendisinin en güzel hediye olduğunu bilmeden annesine bir hediye alamadığı için ağlıyor?
Kim bilir kaç anne, çocuğundan geriye kalan al bayrağa sarılıp teselli buluyor?
Benim ülkemde kadınlar, çocuklar bu kadar yaralı, bu kadar acılı iken ben anneler gününü kutlayamıyorum.
Anne olmayı hak eden bütün annelere saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.